31 Aralık 2009 Perşembe
Yeni Yılda
- Herkes sevdiğinin yanında olur, sevgilisi olmayanlar aşık olur, çok sevilir..
- İşinden memun olmayanlar güzel bir iş bulur, memnun olanlar terfi eder, işsiz olanlar iş bulur..
- Hasta olanlar iyileşir, sağlıklı olanlar hiç hastalanmaz..
- Parası olmayanlar zengin olur, parası olanlar tutumlu olur..
- Bekarlar evlenir, (evliler boşanır hahahahahh :) şaka lan, bu kadar uzun süre ciddi bi şey yazabileceğimi düşünmediniz herhalde) evliler çocuk sahibi olur, çocuk sahibi olanlar bi tane daha çocuk yapar..
inşallah :)
Herkese güzel bir yıl diliyorum. 2010 sonunda açıp bakıcaz bakalım bu dileklerin ne kadarı gerçekleşmiş..
30 Aralık 2009 Çarşamba
Faço!
Allah aşkına bunu markalı diye alıp takan var mıdır ya? Bildiğin Faço yazıyo lan içinde :) Pazarda satsalar bunu, biri de alıp taksa "Allahın kekosu ne biçim saat almış" der herkes. Başka bir dilde bu kadar komik olmayabilir ama Türkçe konuştuğumuz için Faço komik çağrışımlar yaptı bende.
Saatin fiyatını da yazayım merak eden olursa 2.499TL. Bu indirimli fiyatı tabi ki. Asıl fiyatı 8.437TLymiş. 9 milyar para vericem, saatin içinde faço yazacak, şahane :)
28 Aralık 2009 Pazartesi
Modern Milyoncu
Sizin yüzünüzden kredi kartı ekstrelerim kabarıyor. Ay 3 liraymış, ay 10 liraymış diye diye sitenizde ne varsa alıyorum. Modern milyoncu musunuz siz ya? Sitede ne görsem bana bugüne kadar çok lazımmış hissine kapılıyorum.
En son bu tepsili diz minderini aldım. Televizyon karşısında yemek yemeyi çok seviyorum, bi de sevgilim gelince teletabiler gibi yatakta yuvarlandığımız için bu tepsi lazım oluyordu. Yatakta yayılıp film izliyoruz, bi yanımızda cips bi yanımızda kola, cambaz gibi dökmeden filmi izlemeye çalışıyorduk. Ondan aldım yani, yoksa almazdım. Gerçekten çok lazımmış ama di mi ya?
26 Aralık 2009 Cumartesi
DIY Projeleri
Şu çiçekli ve süslü taç işine çok gülüyorum ben mesela. Herkes mi ondan yapar yahu. Pasaj'da da görüyorum herkesinkinde mutlaka var. (Tac takmaya bayılırım bu arada, bir sürü vardır benim de) ama tarz meselesi tabi ki kafamda bi buket çiçekle gezmem mümkün değil. Kimse çıkıp sen ne yaptın da konuşuyosun demesin bazı çalışmalar gerçekten fena. Amaaaaa görüyorum ki herkesin bir alıcısı var, dedim ya tarz meselesi :)
Yurtta kalırken bi arkadaşımız vardı kıvırcık saçlı, baya da gürdü saçları. Kafasına o kadar çok toka takardı ki, başka bi arkadaşım "bu kız süsleri kırtasiyeden alıyor herhalde" derdi :) Sabah sabah o aklıma geldi.
2010'dan neler istiyorum
Genelde kadın bloglarını takip ettiğim için ay şu rujdan benim olsa, şu ayakkabıya bittim gibi istekler var. Benimkiler daha başka :)
1. Birinci isteğim sağlık valla 5 gün grip oldum yattım da ödüm bokuma karıştı ölecek miyim diye. 2009 sağlıkla ilgili bakıldığında çok şükür büyük bir problem olmadan geçti, kendimi ve sevdiklerimi düşünüyorum tabi ki :)
2. İkinci isteğim de sıkı durunnnn. Tabi ki para :) Ama çok paradan bahsediyorum. Bana çıksın mesela büyük ikramiye çok yaratıcı fikirlerim var. Önce kimseye söylemeyi düşünmüyorum, işe gitmeye devam edicem. Sonra bi gün bi toplantı sırasında cebimden deste deste 100'lükleri çıkarım oynayın ulennnn diye haykırıcam.
Bütün şirketi kapının önünde sıraya dizip harçlık vericem, kıl olduğum insanlara maaşlarının üç katını teklif edip (eminim kabul ederler) bu ay benim için çalışacaksın diycem. Allahım yeni yılda bunları yapmak istiyorum lütfen bana yardım et :)
3. Sevgilimi yanımda istiyorum! Bu kadar hasret yeter, yeni yılda da kavuşamazsak sanırım çatlıycam!
4. Güzel bir iş istiyorum, silkinip kendime gelmem lazım. 2010'da işimi değiştirmem lazım.
5. Müdürümün evlenmesini istiyorum, yemin ederim lan valla bunu istiyorum yeni yıldan. Hadi bakalım, inşallah.
6. İspanya'ya gitmek istiyorum.
7. Müzikle daha çok uğraşmak istiyorum, keşke hiç çalışmasam hep şarkı söylesem :)
8. Araba kullanmayı öğrenmek istiyorum neredeyse 10 yıldır cüzdanımda bir trafik polisine gösterilmeyi bekleyen ehliyetim var. Korkuyorum beceremiycem bu işi diye :)
Listem bu kadar bakalım 2010 sonunda ne kadarı gerçekleşmiş olacak.
22 Aralık 2009 Salı
Anadolu'nun kayıp şarkıları
"Anadolu’nun Kayıp Şarkıları projesi müzik ve sinemadan oluşan iki yönlü bir projedir. Projenin film kanadı, Anadolu’nun çeşitli yörelerinden insanların kendi kendilerine söyledikleri şarkı ve danslar üzerine kurulu bir belgesel olarak hazırlandı. Anadolu’nun Kayıp Şarkıları konseri ise Nezih Unen’in başını çektiği bir grup müzisyenin bu görüntülerinin üzerine yapacakları canlı müzikle ortaya çıkıyor. İlk defa bu projede arka planda Anadolu’da pamuk tarlalarında çalışırken şarkı söyleyen kadınların görüntülerini izlerken, aynı anda gerçekleştirilecek canlı müziğe tanıklık edeceksiniz."
Yeşil Çay Kabusu
Böyle otlar içmenin, doğal yollarla şifa bulmanın falan bi türlü faydalı olduğuna inanamadım :)
9 Aralık 2009 Çarşamba
Gribe bakış :)
"Onu bi ara da ilaçlarını karşılaştır, o hemen iyileşti " dedi bana :)))) eğer onunkiler benimkilerden farklıysa tabi ki kendiminkileri bırakıp onunkileri içmeliyim. O iyileştiyse bu zamana kadar benim de iyileşmem gerekirdi, demek ki yanlış ilaçları kullanıyorum ben :)
İki gündür gülüyorum :) Standart zaten bu ilaç işleri, gripsen bi reçete, miden ağrıyosa bi reçete. Tıp böyle bi şey bebeğim!! :))
8 Aralık 2009 Salı
İş günü evde olma kabusu
Yemekli vagon
Rakı balık
7 Aralık 2009 Pazartesi
Hastayımmmmm
Dikkat edin kendinize diycem ama ben dikkat ettim bi faydası olmadı. Galiba herkes bi grip olacak bu sene, ben zaten bütün kış hastalandığım için bunu da ağır geçiriyorum.
Ölmem lan inşallah :) Annemler baya panik yaptı ama ölecek gibi hissettmiyorum pek. Ölürsem hello kittyli eşyalarımı kimseye vermeyin gebertirim bak!
4 Aralık 2009 Cuma
Hadi çikolata yapalım :)
İşyerinden çok datlı bi arkadaşım var. Hadi dediğin zaman hemen yanında olanlardan :) Ramazan bayramından önce aldık malzemeleri, kalıpları, tarifleri okuduk işe giriştik. Bir akşamda bir sürü çikolatamız oldu. Beyaz, bitter ve sütlü kuvertür almıştık. Çikolata yapacaksanız dikkat edin en kolay yanan beyaz kuvertür, mum ışığında falan eritmek lazım herhalde :)
Malzemeler nelermiş
Kuvertür
Çikolata/ buz kalıbı
Yağlı kağıt
Fındık fıstık
Krema
Truff kağıdı
Bolca tencere, kap
Rende
Tahta kaşık
1. Kalıpta çikolata
Bu en kolayı kuvertürleri rendeliyorsun. Ben bunu beceremedim, sıkıldım. Bu iş arkadaşımın oldu! Benmari üsulü erittikten sonra, kalıplara döküyorsun. Önemli olan çikolata dolu kabın alttaki su dolu kaba temas etmemesi, buharında eriyecek yani.
Kurstan sonra kalpli bi çikolata kalıbı almıştım ama olmasa da olur. Çikolata kalıpları pahalı çünkü. Sonra malzeme alırken meyve desenli bi buz kalıbı gördüm, onu da aldım. İyi ki almışım. Buz kalıbı da kullanabilirsiniz yani. Plastik herhangi bir kalıp olur bence.
Çikolata eridikten sonra kalıplara döküyoruz. Kaşıkla koyuyoruz demek daha doğru galiba. Biraz oda sıcaklığında beklettik sonra buzdolabına koyduk. En güzel an, kalıptan çıkarma anı :)
2. Fındık fıstıklı çikolata
Yine kuvertürü eritiyoruz. Ocaktan alınca içine fındık, badem, antep fıstığı ve corn flakes koyuyoruz. biz nesfit koyduk gayet güzel oldu. Şöyle bi karıştırıp rastgele büyüklükte yağlı kağıda yerleştiriyoruz.Üstüne de başka renk bir çikolatayla çizgiler yapıyoruz. Fotoğrafta benim başarısız denememi görüyorsunuz. Bunu becerince üzerinde ince ince çizgiler oluyor.
3. Truff
Normalde bir ölçü krema bir ölçü kuvertür şeklinde tarifler ama yapmak isteyen bi kaç tarife baksın aklına yatanı yapsın :) böyle de güvenilmez bir aşçıyım :) Biraz yumuşak oldu gibi geldi bize çünkü. Marketlerde paket kremalar satılıyor 200gr. Onlardan aldık, bir tencerede kısık ateşte kaynattık 200gr rendelenmiş kuvertürü içine koyduk hooop eridi. Karıştırdık buzdolabına attık isterseniz bi kaç saat, isterseniz bir akşam buzdolanında bekletin. Çıkınca yuvarlayın, hindistancevizi, dövülmüş fındık vb. canınız ne isterse bulayarak küçük kağıtlara koyun. Çok güzel görünüyorlar :)
Bir de bu karışıma kekleri ezerek ilave edebilirsiniz. Muhteşem oluyor, kekli truff :) Bu da arkadaşımın başarısı, truff açılımı yaptı resmen :)
3 Aralık 2009 Perşembe
Aaah ah nerde o eski AKW'ler?
Şöyle bi baktım da ne çok gezmişiz, daha yazmadıklarım da var..
Antin Kuntin Weekend-1
Antin Kuntine Cevap Geldi
Antin Kuntin Weekend-2
AKW-3
AKW-4
AKW- 4 devam
AKW-5
Eskisehir'de Bir AKW
Lunapark da AKW'den sayılır mı?
İki arada bir derede AKW
1 Aralık 2009 Salı
Kombin kelimesine kıl olan var mı?
Kıl olduğum kelimeler listesinde birinci sırada tabi ki "keyifli" var. İkincilik şu anda "kombin" kelimesinin.
merope'un uyarısı üzerine düzeltme yapıyorum. Üçüncü sırada da "olacağım" var. Kıl oluyor olacağım!
Hazırlık sınıfı çilesi :)
Amaaaa bacak kadar boyunla 18'lik liseli abilerin ablaların okuluna başlayınca da "Hazırlık bebesi" diye çağırılmaktan kurtulamıyorsun. Serviste bi Batu abi vardı, 2 metre boyunda. Genelde onun yanı boş olurdu. O koltuğa sığmazdı, ben de oturunca ayaklarım yere değmezdi :) Bi de ilkokuldan alışkanlık, servise binince sırt çantasıyla otururduk. Çantayı çıkarmazdık, onlar çantayı yıllar önce bırakıp elde bi iki defterle derse geldikleri için sürekli bizimle dalga geçerlerdi.
Gelelim İngilizce öğrenme çilesine. Ulan daha 3 ay önce parmağını kaldırıp izin alarak çişe gidiyordun şimdi senden hiç bilmediğin bi dilde söylenen şeyleri anlaman bekleniyor. Bu ne yaman çelişki! Bu kadar ağır bi yük bacak kadar çocuğa bindirilir mi?
Hazırlıkta acayip sert bi İngilizce hocamız vardı. Okula gelmek istemeyenler, bunalıma girenler falan olmuştu. Derste Türkçe konuşmak yasaktı, her boku İngilizce söyleyeceksin. Hoca da hep İngilizce konuşurdu. Ödevi mesela ingilizce verirdi, ben de anlamadım diye serviste ağlardım. Allahtan serviste bi iki tane sınıf arkadaşım vardı da artık herkes anladığı yerleri söylerdi. Birleştirirdik öyle ödevi bulurduk.
En komiği bu bence, hatta yazıyı yazma sebebim. Servis geç kalırdı bazen, bizim okul uzaktı baya. Eğer servisin geç kaldıysa kapıyı çalmadan önce montunu çıkaracaksın, montu eline alacaksın. Kapıyı çalınca da
"I'm sorry, I'm late. I miss the bus" diyeceksin. Bu ne yaaaa :))))
Past tense falan bilmiyoruz tabi, ne söylersek geniş zaman kullanarak söyleyebiliyoruz hazırlığın başlarında.
"Ben geç kalırım, servisi kaçırırım" Bu benim yaşam biçimim bebeğim! :)
30 Kasım 2009 Pazartesi
Anneye bilgisayar öğretmek :)
28 Kasım 2009 Cumartesi
Duş öncesi anne gerginliği
- Niye kalktın oğlum dedi annem.
- Duş alıcam dedi kardeşim :) O an annemin surat ifadesini görmeniz lazımdı.
"Eyvah banyom ıslanacak!"
Bi şey de demiyo ama ben biliyorum onu, öldü öldü dirildi. Misafir gelecek ya bi de, ya banyosu ıslak olursa. Ya gelen misafir duş almak isterse (annemin nedense misafirlerin duşakabine dalacaklarına dair bi hayali var yıllardır), ya duşakabin neden ıslak derse, ya banyonun fayansları buhar olmuş bu ne hal size hiç yakışıyor mu derse :)
Misafir de halamlar ha, en fazla yerler ıslak terlik giyin dersin. Gideyim de biraz eğleneyim kendisiyle. Muhteşem bi kahvaltı hazırladı, fotoğrafını çekicem bloga koyucam dedim. İtiraz etti, olmazmış öyle!
27 Kasım 2009 Cuma
Espas hatası
Cümle bitince nokta koyarsın ve bir karakter boşluk bırakırsın. Bütün noktalama işaretleri için geçerli bu. Noktalama işareti sonra bir boşluk.
Nedir bu kadar zor olan kuzum? Delirtmeyin beni lütfen!
20 Kasım 2009 Cuma
Olmak ya da Olmamak!
Dün bi eğitime gittim. Uluslarlarası bir firmanın verdiği hizmetleri anlattığı bir eğitim. Şiştim yemin ederim, her cümlenin sonunda olacağım, olacağız olur mu ya?
- Birazdan sizlere sistemi anlatıyor olacağım. Sunumdan sonra sorularınızı cevaplıyor olacağım. Programdan sonra kahve arası veriyor olacağız.
Olamaz olasıca!
12 Kasım 2009 Perşembe
Bir Kadın ve ZARA Efsanesi
Zara'da bir çizme beğendim. Baya tantanalı oldu alınma aşaması. Ama ben anlatmıycam, bir erkeğin gözünden okuyun lütfen buyrun :) Öldüm gülmekten :)
Bir Kadın ve Bir ZARA Efsanesi - Ultima Forsan
Bilinçaltımdaki ponponlar
Sevgilimi de doğru düzgün göremiyorum bu bilgiyi de bi kenarda tutalım. Eskiden rüyamda arabasıyla başka kızlar gezdirirken görmüşlüğüm de var.
Dün gece bi rüya gördüm şahane :) Ben bi yerde onu bekliyorum ağaçlık falan güzel bi yer o da arkadaşlarıyla geliyor kızlı erkekli. Üstüne siyah bir hırka giymiş. Hırkanın da aynı benim hırkam gibi ponponları var, ponponlu erkek hırkası hahahahahah :)) Yanında bi kızla geliyo bizimki, kız da bunun hırkasının iplerinden birini tutmuş güle oynaya geliyo. Ponponla oynuyo bi taraftan.
Ben bi azarlıyorum sevgilimi, vay elin kızı nasıl senin ponponunla oynar diye hahahahahah :)))) Sabahtan beri gülüyoruz. Bu nası bi rüya yaaa :))
İki arada bir derede AKW
Böyle bir dernek varsa biz mutlaka üye olmalıyız. Hatta evlenirsek derneğin başkanı şahidimiz olmalı, düğünümüzde bu dernek bize çelenk yollamalı. Demiryollarını bizden daha çok seven olamaz ki! Aşkımızın tek şahidi demiryolları hatta. En kısa zamanda araştırıcam bu dernek neyin nesiymiş bakalım :)
11 Kasım 2009 Çarşamba
Sunuma beddua
Neden anlatacağımız her şeyi sunum olarak hazırlamak zorundayız. Toplanalım ben anlatayım siz dinleyin ya, öyle olmuyo mu? Nasıl sıkıldım bu sunum manyaklığından anlatamam. Bayılmak üzereyim.
Ota boka sunum, ota boka süreç akışı bi de. Bi de bu var bizde maalesef, süreç akışı! Akamaz olsun o süreçler kurusun inşallahhhh.
İmdat ya, gençliğim kurudu office ortamlarında sürünmekten, Bill Gates senin de boynun kopsun!
Çalışmaktan soğumak, nefret etmek
Çok sinirliyim! Bütün hafta sonlarımın, akşamlarımın içine sıçtılar. Utanmadan bi de cumartesi akşamı hep beraber yemeğe gidecez diyorlar. Lan zaten bütün gün sizi görüyorum bari akşam huzur verin!
Evimin kadını olucam, facebookta çocuğunun bokunu gazını falan yazan kadınlardan olucam ben ya. Çocuğumdan biz diye bahsedicem. "Bugün kakamızı yapamadık" yazıcam statusume. "Babamız bugün bizi parka götürdü" yazıcam. Biri beni bu hayattan kurtarsın. İstemiyorum artık "Çalışıyorum kendi ayaklarımın üzerinde duruyorum, yalnız yaşıyorum, özgür bir kadınım ben bıdı bıdı" zikini ben. Vazgeçtim, pes ediyorum. Yeter ulan!
5 Kasım 2009 Perşembe
Isınma Problemi
Öğrenciyken 2 sene kömür kaloriferli evde oturmuştuk. Hayatımda o ev kadar sıcak ev görmedim. Ne zaman ki doğalgazlı eve geçtim soğuğu o zaman gördüm. Yaksan da bi işe yaramıyor.
Şimdi, benim ev doğalgaz sobalı. Soba salonda var benim odada yok. Ben de kışın salonda yattım hep. Bu sene dedim ki, göçebe hayatından bıktım bari evimde yatarken yerleşik düzene geçeyim kışın da odamda yatayım. Kumtel ısıtıcı aldık. Güya gece açıcam onu böyle orta seviyede, oda ısınacak. Daha iki gün önce kullanmaya başladım. Gece yatmadan çevirdim düğmesini. Ben karanlıkta yatarım, koridorun ışığını falan açmam, karanlıktan da korkmam. Gözüme ışık geldi mi bi yerden sinir olurum. Ben nasıl bir angutum ki bu ısıtıcının turuncu ışığını hesap edemedim. Sürekli yanan bi ışık olsa yine alışıcam.
Isıtıcıyı çalıştırdım yattım, güzel güzel yanıyo ısıtıyo ohh mis. Anam 3-4dk sonra kapandı bu, yattığım yerden bekliyorum noluyo diye. 5-6dk sonra ziviziviziviiiiiii dedi odaya bi güneş doğdu, bi nur indi. Tekrar çalışmaya başladı. Öyle çok bi sesi yok ama sessizlikte duyuluyor yani. Allah Allah dedim (hala uyanmıyorum ama mevzuya) yine aynı şey olunca anladım. Aynı benim doğalgaz sobası gibi ortam soğuyunca tekrar devreye giriyo. Bokyiyen ortam da nası bi ortamda hemen soğuyor hemen ısınıyor çünkü ısıtıcı yandıktan saniyeler sonra tekrar beklemeye geçiyor, ışığı tamamen sönüyor yani. Şimdi yine yandı hemen söndü mesela, canım ısıtıcım benim :)
3 Kasım 2009 Salı
İnsan Kaynakları'nda çalışmak!
-- "İşletme de insan ilişkileri,çalışan 10 kişiyi yönetme gibi hususlarda deneyim sahibi oldum. Ayrıca yoğun tempoya fiziken ve kafa olarak dayanabilme adına kendimi sınadığım bir pozisyon oldu. İyi bir deneyimdi." de ayrı yazılmış evet, kafa olarak dayanabilme. Enteresan!
-- "internet explorer'ı iyi derecede kullanıyorum.microsoft word ve microsoft excel proramlarınıda iyi derecede kullanıyorum." internet explorer ne kadar iyi kullanılabilir. Bir msn kullanırım Allah seni inandırsın parmaklarını yersin :) Nasıl program yazmak ayrıca o öyle?
-- Bu çok bomba, adam kendi adına açılmış bir şirkette yönetici olduğunu yazmış. Soyadı değil ama adı. Adamın adı Mehmet mesela, Mehmet el aletleri ltd. - yönetici. İş tanımında da şu yazıyor "Kendi aile şirketimizde çalışmakta bulunuyorum, fikir uyuşmazlığı nedeniyle işten ayrılıp istanbula yerleşmeyi düşünüyorum."
-- Bi tane de iş hayatında çok planlı ama özel hayatında plansız bir arkadaş var. "ı am different because ı am not an ordinary person.... I like planning and programming in business life (in my private life ı like living unplanned as it is really different to have instant happiness...."
-- En bombayı en sona sakladım. Mor bir fotoğraf var cvde, bildiğimiz mor renk. Photoshop'ta falan yaptı herhalde. Fotoğrafı kendi çekmiş, sadece sırıtan bir kafa var.
Önyazı şu: "Arkadaş okadar başvuru yaptık bir kere bile aranmadık..bunu okuyan personel memuru arkadaş hiçmi bi işinize yaramıyoz???Bari buna bir yanıt yazın..."
Önce doğru düzgün yazmayı bi öğren sonra gel bana kafa tut di mi? Bildiği programlar bölümü şahane: World (evet evet world, dünyayı öğrenmiş adam) exel (excel değil exel) powe point (bu da yeni bi program herhalde ben bilmiyorum)
Bu ukalalık yapan arkadaş üniversite mezunu, 29 yaşında hiç iş deneyimi yok ve bence Türkçe bilmiyor :) İnsan kaynaklarına çemkirmek ne kadar kolay di mi? Kimse de hacı ben ne yazıyorum buralara, ne yapmışım bugüne kadar diyip kendine bakmıyor ama :)
ÖZGE!
Bütün erkeklerin eski sevgilisinin adı ÖZGE midir? Bana bunun cevabını verebilir misiniz?
Aslı, Pınar, Gözde de yaygın isimler, bunlar da olabilir. Ama ısrarla ÖZGE. Peki neden ÖZGE? Herkesin eski bi kızarkadaşı ÖZGE olmak zorunda mı? :)
Züccaciye
Ankara'da çok yoğun züccaciyeye maruz kaldım sayın okur. Annem kafayı yemiş, zaten hep severdi tabak çanak olayını ama iyice gitmiş artık. Dönem dönem bi şeylere takıyor, bir ara tencereye takmıştı. Aha burada yazmıştım. Tencereleri hala almadı desem inanır mısınız? Her alışverişte mutlaka Karaca'ya gidip bakıyoruz. Bütün modellerini ezberledim. Niye almıyor biliyor musunuz peki? Bu lanet olasıca tencerelerin çapları var. En küçükleri 18cmmiş, ondan istiyormuş. Ondan da bi yerde yok. Ama isterseniz getirtiriz diyorlar. Bir türlü karar verip sipariş vermiyor. Her seferinde giriyoruz bakıyoruz "işte bunlar çok büyük, daha küçüğü olsaydı o zaman alırdık" diyor adamlara. "Abla getirtebiliriz istersen diyorlar" doğal olarak. "Hmmmm yok ya, kulpu da çok yeşil bunun aslında. İyi günler" diyip çıkıyor mağazadan. İmdat yani :) Sen gittikçe bu kulpun rengi değişmiyor ki kadın. Hep yeşil hep yeşil! Ya başka tencere bul, ya bunu al biz de bu dertten kurtulalım!
Benim de bakmayı sevdiğim şeyler var böyle mağazalarda ama tencere gerçekten son sırada. Yani kulpu yeşil olsa nolur mor olsa nolur. Hatırı sayılır miktarda tencerenin kulpu da mor bu arada, çok enteresan :) Bu renk polimer herhalde daha ucuz diye yorumluyorum ben bu durumu.
Bu sefer asıl takıntı kahvaltı takımıydı, bir yıl da bu gider. Tencereye göre nispeten daha çekilir bence kahvaltı takımı. Herkesin annesi böyle mi ya?
29 Ekim 2009 Perşembe
Fener Alayı
Hem de Behlül için! Evet bildiğiniz dizi izlemek için Fener Alayına gitmekten vazgeçti kadın. Sabahtan beri "İnternetten bakın, fener alayı vardır. Akşam fener alyına gidelim" diyen o değilmiş gibi "Aaaaa Aşk-ı Memnu var bugün" dedi. İki dakkada vazgeçti. Ne Behlülmüş be arkadaş :)
Yoğun çalışma günlerinden sonra kendimi Ankara'ya attım. Biraz dinleneyim :)
19 Ekim 2009 Pazartesi
Boyfriend Jeans
Hadi enini aldırdık diyelim biraz, boyunu napıcaz? Adam hem enine hem boyuna. Ben cücük kadarım, kendi kotlarımı giymeye devam. Bu moda bana göre değil şekerim!
Jestine jest ulan
Ben de bir karşılık vereyim dedim. Çikolata yaptım! Aslında çok eğlenceli bir bayram çikolatası maceramız var ama çikolatayı yaptığımız arkadaşım yoğun temposundan dolayı fotoğrafları bana hala yollayamadı, çok kibarım değil mi? ( hain kadın yolla şu fotoğrafları artık kurban bayramı geldi, zaman aşımına uğruyor bak)
300gr kuvertür aldım. Güzelce rendeledim, bir tencereye koydum. Tencereyi çaydanlığın üstüne koydum, bildiğimiz çaydanlık. Çaydanlığa soğuk su koydum, altını da kıstım ocağın en küçük gözünde çikolatayı erittim. Hemen eridi zaten. Ocaktan aldım biraz karıştırdım soğuttum. 200gr fındık almıştım. (Tadım aldım, paketli olsun da tazeliğinden emin olayım diye.) İçine fındıkları koydum karıştırdım, yağlı kağıda döktüm azar azar. Bir saat kadar dışarıda beklettim, sonra buzdolabına koydum.
Dolapta unuttuğum için sabah çıkardım :) Evde güzel kırmızı bir kutu vardı, içine yağlı kağıt serdim. Çikolataları koydum, tam bir kutu dolusu oldu. Tadı da şahaneydi, şu anda bi tane bile kalmadı :)
Bu hafta sonu yaptığım tek AKW buydu, onun dışında teletabiler gibi yuvarlandık :)
12 Ekim 2009 Pazartesi
Aldatmak
Arkadaşım bu hayatta kadınlar da aldatıyor. Bi tanesi de yakalanmaz mı yahu. Okuyan erkekler de alınmasın, bu bi genelleme ama yani hepiniz mi yakalandınız anacım? Hepiniz mi salaksınız lan? Karılarınız da yedi bu boku belki ama eminim o kadar profesyonellerdir ki ruhunuz duymamıştır. Şiir gibi yaparlar bu işi çünkü, ne telefonunda, ne mailinde, ne üstünde başında en ufak bir ize rastlamazsınız.
Paparazilerin gezdiği mekanlarda hatunlarla öpüşen mi istersin, kadını alıp tatile götüren mi, arabada parkta basılan mı. Bu kadar mı az çalışıyo len kafanız? Gamsız olduğunuz için mi böyle yoksa? Bi kadının kurnazlığı neden yok sizde. Yokken neden bu girişimleriniz?
Asıl konuya gelemedim. Adamlar aldatıyo ya, eşlerinden ayrılıp aldattıkları kadınla evleniyolar bi de :) Lan nası bi angutsunuz siz? Resmen kafesliyo hatunlar sizi :) Zaten evlilikten, eşinizden bi şekilde sıkılıp bunalıp aldatmıyo musunuz? O zaman diğeriyle neden evleniyosunuz. Acıyorum bu haberleri gördükçe erkeklere.
Lunapark da AKW'den sayılır mı?
ÇinÇin
10 yaşına kadar Telsizler’de oturduk biz. Ankaralı’lara selam olsun! (Bunu yazdım ya Zülfü Livaneli’nin bir şarkısı var "Selam Olsun" diye, orada çok güzel bir dize vardır “Mesleğimiz umut bizim, kıranlara selam olsun” diye. O geldi aklıma..) Çinçin’e çok yakındır buralar. Çinçin’i nasıl anlatsam bilemiyorum ki, Ankara’da Çingenelerin oturduğu bir semt. Acayip meşhurdur, polis bile giremez şeklinde efsaneler vardır Çinçin’le ilgili. Ekşi sözlükten bakabilirsiniz. Buranın çocukları da beladır. Çinçin bebeleri derdik biz. (Bebe de Ankara lafıdır, “la bebe” şeklinde kullanılabilir mesela :) ) Satırla falan gelirdi bunlar bizim evin oralara, yanlarında kocaman köpeklerle. Demirlerin arkasından bakardık biz de.
Oturduğumuz yer site gibiydi, birkaç bloktan oluşan. Dışarı çıkmamız yasaktı, ben kediyle köpekle oynamak için sitenin dışına çıkardım hep. Annem de çağırıp çağırıp beni bulamayınca ayılıp bayılırdı. Pislik, bit, pire falan böyle kavramlarım yoktu hiç. Hala da yoktur kedi köpek görünce illa bi mıncıklarım. Bi kere bitlenmiştim küçükken, hem de bayramda. Annem beni bile kaynatacaktı neredeyse. Çarşaf, örtü, tarak (evet tarakları kaynattı kadın) ne varsa kaynatmıştı. Ne eziyetli çocukmuşum be! Bit kontrolü yapılıyor muydu size de ilkokuldayken? Kafamı sıraya koyup sessizce kafamda dolaşan kalemi beklediğimi hatırlıyorum. Üst katta bir komşumuz vardı, kulakları çınlasın anneanne deriz, hayatta hala. O da annemi rahatlatmak için “bit temize gelir yavrum” derdi kafamıza baktıktan sonra. Annem utanıyodu herhalde “Çocuklarım bitlendi diye komşular beni pis sanacaklar” diyodu içinden.
Neyse Çinçin diyordum. Kızılay’a falan giderken bindiğimiz dolmuşlarda Çinçin B. yazardı. Ben de Çinçin B. olsa olsa Çinçin bebeleridir derdim içimden. Dolmuşta Çinçin bebeleri olduğunu düşünüp korkardım, hiç binmek istemezdim :) Ne sefilmişim lan, nasıl korkmuşsam artık! Binince görürdüm içinde büyükler olurdu, ama ben her seferinde korkardım. Belki sonraki duraklarda binerler diye.
Çinçin B.’nin açılımını büyüyünce öğrendim. Çinçin Bağları :)
10 Ekim 2009 Cumartesi
Canım İzmir
Akşamında Urla'daydım. Normalde dışarıda oturulmazmış o kadar esermiş ki kaldığım evin bahçesinde bir ot bile yok düşünün. Çiçek falan olmuyormuş rüzgardan kuruyormuş hepsi. O akşam hava çok güzeldi, deniz kenarında güzel bir yerde balık yedik. İsmi Art's Paradise olabilir.
Cumartesi sabahı da bir saatlik bir yürüyüşten sonra, Urla merkeze ve Çeşmealtı'na gittik. Burası Çeşmealtı.
Bir daha ne zaman giderim bilinmez, bir hafta sonu sadece gezmek için gidicem inşallah. Gitmişken yer beğeneyim kendime :)
Çengelköy Beylerbeyi
Pazar sabahı tutturdum çengelköye gidip Fiko'nun kahvesinde börek yiycez diye. Aslında ismi Çınaraltı. Bi kere daha gitmiştik, çok seviyorum anadolu yakasında deniz kenarlarını. Beylerbeyi, Kuzguncuk, Çengelköy, Fenerbahçe, Moda... Bayılıyorum buralarda olmaya.
Kahveye ismini veren çınarın üstünde bu yazıyor.
Evden çıkarken hava lacivert olmaya başlamıştı, yağmur geliyordu ama şansımıza yağmadı :) Fiko'nun kahvesi her zamanki gibi acayip doluydu. Bir masa bulabildik neyse ki, hep şanslıyız bu konuda. (Geçen gittiğimizde de deniz kenarında oturmuştuk.) Yavru kediler vardı etrafta, börek verdim ama yemediler. Bi tanesini aldım el myra gibi sevdim. O da kafasını soktu kollarımın arasında sessizce teslim oldu bana. Orada küçük bir börekçi var, çengelköy börekçisi. Benim olsun mu? :) Nasıl sıra var kutu kadar yerde anlatamam. Börekler şahane, Çengelköy çok güzel.. Manzara nasıl?
Beylerbeyine doğru yürüdük kahvaltıdan sonra. Bir buçuk yıldır buraya balık yemeye gelicez, bir türlü gelememiştik. Biraz dolaştık köprüye baktık, kediler vardı yine onlarla oynadık.
İnciraltı diye bir mekanın önünden geçerken koridorun sonundaki bahçeyi gördüm. Hadi girelim buraya dedik.
Bir şeyler içelim dedik, yalnızca yemek servisi açılınca içki servisi yapabiliyorlarmış. Çengelköy'de börekleri yuvarladığımız için bi şey yemedik, çok kibar çalışanları olan bir yer burası. Servis açmıyoruz diyip kestirip atmadılar, bir dahakine yemeğe bekleriz diyip bize iki bira getirdiler. Bir pazar kahvaltısına gidilebilir havalar iyice soğumadan, veya akşam rakı balıpa gidilebilir. Ağaçlardan sarkan rengarenk şamdanlar, çok güzel çiçekler var bahçede, yemyeşil minicik bir yer.
Yeni yerler keşfetmeyi seviyorum, burayı bulduğumuz için mutlu oldum. Böylece bir pazar günü de bitti... Hayır lan bitmedi, asıl bundan sonrası şahaneydi ama henüz buraya koyacağım bazı şeyleri bazı kişiler bana göndermediği için yazıyı burada bitirip Pazar akşamını ayrı bir yazıya bırakıyorum.9 Ekim 2009 Cuma
Ankara’ya ablam geldi
Pazar sabahı ODTÜ’ye kahvaltıya gittik. Ne güzel bi okul ya burası, mezunlar çocuklarıyla gelmişler. Cıvıl cıvıl her yer. Arılar eşliğinde Ankara simitli şahane bi kahvaltı yaptık.
Nereye gidelim nereye gidelim derkeeeenn Dreamland geldi aklımıza, Atakule’ye gittik. Bir önceki gidişimde yaşadığım şaşkınlığı yaşadım yine. Nasıl boş her yer anlatamam, in cin top oynuyor. Dükkanların çoğu boş, kapanmış, camları kağıt kaplı. İçeride bir Tansaş var. O biraz hareketlendiriyor sanki ortamı. Kıvır zıvır şeyler satılan bir mağaza var, seviyorum orayı. Dikiş ipi yoktu evde, otellerden bulunan küçük setlerden vardı. Rengarenk makaralar aldım, yuvarlak bir kutunun içinde. Evin böyle ihtiyaçları var işte, almazsan öyle ilginç bi zamanda lazım oluyor ki bunlar. Kepçem yoktu bi ara, uzun bi ara :)
Size çok üzücü bi gerçeği açıklamak zorundayım. Dreamland kapanmış. Elveda çocukluğum, elveda at yarışı, gemi yüzdürmece, kepçeyle oyuncak kapmaca, elveda size.. Ya nasıl kapanır orası ya, o kadar üzüldüm ki. Cam çerçeve dağılmış, içerisi bomboş. Taşındı mı bir yere diye sorduk güvenlik görevlisine, yok kapandı dedi. Bir devrin sonu. Ben dreamland gibi başka bir yer bilmiyorum, bilen var mı?
Sonra da Anıtkabir’e gittik. O sıcakta aslanlı yolda yürüdük, nöbet değişimine denk geldik. Çok şanslıyız. Çocukluğumdan beri seviyorum nöbet değişimlerini izlemeyi. Atamızı ziyaret ettik, gitmeyeli baya uzun zaman olmuştu. Pazar günü o sıcakta çok kalabalıktı. Ziyaretçilerin çoğu Almancıydı, Türkiye’ye gelince ziyaret edilecek bir yer olarak görülmesi (hala) güzel. Hem dua ettik hem üzüldük şimdiki halimize.
6 Ekim 2009 Salı
Bir sürü haller içinde halim
Bi fenayım bu aralar, kimse anlamasın diye elimden geleni yapıyorum. Buradan okuyanlar, beni tanıyanlar da sormasın lütfen ne oldu diye.
Kardeşim bi şarkı yolladı az önce. Evet tam da bu şarkı gibiyim şu anda. Nerden dinledim Allah kahretmesin. Göksel Baktagir- Masum Aşk. İnsan değil bu adam zaten, bulun dinleyin mutlaka. Bi kaç kere dinleyin ama olur mu?
Hiç edebi yeteneği olmaz mı lan insanın? Şuraya böyle şiirler falan yazabilsem ne güzel olurdu. Yok ama beceremiyorum, okkalı bi küfür yazasım var tersine. Götüne koyayım ben böyle işin!
29 Eylül 2009 Salı
Canım Ailem başladı :)
Samim, dönmesi için Meliha'yı ikna etmeye çalışıyor. Meliha, "Benim tanıdığım Samim, yalancıdır düzenbazdır belki ama beni iki günlük kadına rezil etmez." diyor. Gözlerim doldu, gerçekten bazen ne kadar büyük şeyler bağışlanabiliyor ama küçücük bi şey insanı hayal kırıklığına uğratıyor..
18 Eylül 2009 Cuma
Gel gidelim güneylere yenilenip dinlenmeye
"Gel gidelim güneylere
Yenilenip dinlenmeye" sözleri geçiyor
Biz yarın sabah yazlığa gidiyoruz inşallah :) Resmen gün saydık, neyse ki bugün cuma. Beraber yolculuk yapmayı çok seviyoruz. Seviyorum lan ben kardeşimi, sabah sabah gönderdiği şarkıya bak! :)
İnanılmaz bir programım var okurken başınız dönecek.
Bugün iş çıkışı Ankara'ya gidiyorum.
Cumartesi sabahı yazlığa gidiyoruz.
Salı yazlıktan Ankara'ya dönüyoruz.
Çarşamba sabahı Eskişehir'e gidiyorum, toplantı için.
Çarşamba akşamı Eskişehir'den Ankara'ya geri dönüyorum.
Perşembe sabahı Ankara'dan İzmir'e gidiyorum.
Cumartesi İzmir'den İstanbul'a dönüyorum.
Nasıl? :))
14 Eylül 2009 Pazartesi
Güzel Türkçemiz!!
Şarz: Bi insan nasıl şarz der ya? Şarj'dan daha zor değil mi bu kelime. Nasıl takıyorum buna Allahım, duyunca cinlerim tepeme çıkıyor.
Kelime sonlarını uzatma: Bu facebook ve msn zikleri çıktığından beri gençlerde bi yozlaşma var azizim. Yani ünlemlerin falan uzatılmasını anlıyorum, yaaaa, offfff vb. Bütün kelimeler uzatılarak yazılır mı? "nedeeeennnn gelmedddiiinnnnn?" milletin facebook accountu böyle cümlelerle dolu. Nası bi insansınız lan siz?
Sesli harfleri yazmama: Yemin ederim örnek bile yazamıyorum o kadar kıl oluyorum şu duruma. Birisi dişlerini sıkmış da öyle konuşuyormuş gibi geliyor. Nedir bi de bu acele yani? Sesli harfleri yazmamakla kazandığın zamanı nerede kullanıyorsun? Gidip Türk Dili ve Edebiyatı hakkında yazdığın makaleni mi bitireceksin? **nbr? napiosn?** Naptın lan aradaki harflere? (sessiz harften yiyene de örnek vermiş olduk burada)
Soru eklerini bitişik yazma: Bu kadar basit bi kuralı öğrenememeyi anlayamıyorum. Temel ilkokul bilgisi. Çok kolay ezberlenebilir yani. Dayanamıyorum hacı, buna da dayanamıyorum. İşyerindeki maillere "önce soru ekini bi ayrı yaz da ondan sonra iş iste" yazasım geliyor.
Dahi anlamına gelen -de'yi bitişik yazma: Beni bunun derdi öldürecek ya, bugüne kadar gördüğüm bir hatayı bile atlamamışımdır. Hepsini tespit ederim, istisnasız. Söyleyip düzellttirdiğim çok olmuştur.
-ki bağlacını bitişik yazma: İçim şişti yazarken, takıntılı bi mayakmışım ben meğersem. Buna da örnek veremiycem, valla bayılmak üzereyim.