28 Eylül 2008 Pazar

58

Babamın yaşı.. 58 yani.. yağmur yağdı öğlen, sonra güneş çıktı. yağmur yağarken biz film izledik, nescafe yaptım ona, bayıldı filme. Ben de onunla film izlemeyi sevdim, sonrasında yorumlar..

Balkonda oturalım biraz hava çok güzel dedi. tamam dedim, bi taraftan hepimizin içinde olan odama gideyim bilgisayarda takılayım dürtüsü, bir taraftan zaten görüşemiyoruz biraz babamla zaman geçireyim düşüncesi. Çektik sandalyeleri oturduk balkonda.

Dedeme yemeğe gidince düşünürdüm bunu, geçenlerde teflon tavada aynı dedem gibi sakince tavukları çevirirken yine düşündüm. "Çok zamanım var, hareketlerimin hızlı olmasına gerek yok, sakin sakin yaparım her şeyi" der gibi, yemek yaparken bile ağır hareket ederdi. Ben ona bağlardım yani yavaş hareketlerini. Geçen akşam teflon tavanın başında onun gibi hissettim kendimi, al işte aynı durumdayız dedim. O da yalnızdı, ben de aynı onun gibi yalnızım şimdi. Onu ziyarete gittiğimde üzülürdüm, keşke ben de Ankara'da olsam derdim ama sonra kendi hayatımın telaşı alırdı beni, unuturdum düşündüklerimi.

Benzer bir şeyi bugün babamla yaşadım. Benzinlik var evin karşısında, oraya giren çıkan arabalara bakıyor. Saat 18:00'de benzinliğin önünden otobüsler geçiyormuş, onları da görelim öyle içeri girelim dedi (evimiz samsun yoluna bakıyor. ) Düşünebiliyor musunuz oturmuş onların geçiş saatlerini ezberlemiş? Onunla oyalanacak kadar sıkılıyor, o kadar yalnız yani.

Ellerimi tutuyordu, derisi daha bi kırışık geldi bana. Sonra baktım kollarının üstündeki tüylerden birkaç tel beyazlamış. 58 yaşında babam, az kalmış 60a.

Daha çok zaman ayırmak lazım dedim, daha çok mutlu etmek lazım..

16 Eylül 2008 Salı

ciddi bi şey yaz be kadın!

çok istiyorum böyle melankolik şeyler yazayım buraya, çok üzülüyorum ühüüü falan yazayım, altına şiir yapıştırayım. ama yok olmuyor. uzun zamandır bugünkü kadar durgun, üzgün olmamıştım ama yine buraya yazarken zevzeklik yapasım geliyor.

bu erkan oğur var ya, dinlememek lazım bunu. işi gücü bırakıp bahçede bi ağacın altında zırlamak istiyorum. odamız biraz kalabalık olduğu için kulaklıkla müzik dinlemek suretiyle yapmakta olduğum işe konsantre olabiliyorum. (ne kadar olabiliyorum tartışılır) erkan oğur dinlerken de dalıp gidiyorum işte.. sanki birisi bir şey söylemiş bana alınmışım, hiç de yok öyle bi şey. ne diye üzülüp oturuyorum onu da anlamadım. pms mi diyorsun sevgili günlük, evet evet ben de onu düşünüyorum. bir gün sürer iki gün sürer o da yahu, cumartesiden beri nedir bu haller, bana onun cevabını ver!

15 Eylül 2008 Pazartesi

yine temizlik

çok mutluyum, heyecanlıyım, karışık duygular içindeyim sevgili günlük..

ellerim çamaşır suyu kokuyor yahu, anne gibi yani!! temizlik yaptım, hem de çamaşır suyuyla! cif kullanabiliyorum mesela ama çamaşır suyu benim için bir üst leveldı. çok zorlanmadım hayır, gayet kolay oldu. ama çabuk yoruldum. hava karardı bi de. hava kararmasa ohoooo ben bütün camları silerdim de, şimdilik bi odanınkini silip bıraktım.

şu andan itibaren temizlik şirketini kapatıp, danışmanlık firması boyutuna geçmeliyim. disiplin prosedürü yazacağım..

1 Eylül 2008 Pazartesi

tesisatçı geldi haaanımmm

gayet önyargılı bir şekilde yerleştim istanbul'a, negatif düşüncelerim de hayatımdaki olaylara yansıdı galiba. (buraya gelene kadar pozitif düşün pozitif şeyler olsun diye düşünüyordum hep. evet, ben secret'i yıllar önce keşfetmiştim zaten. bu kadar olay yaratacağını bilsem açıklardım.) istanbul'a geldiğimden beri bir tesisat sıkıntısıdır gidiyor.

eve taşındığım hafta evin sigortaları attı, iki üç gün onunla uğraştım.

istanbul'daki ilk hafta sonumda duş alırken (benim de suçum var kabul ediyorum evde yalnızken insan neden banyonun kapısını sımsıkı kapatır ki!) banyoda kaldım, kapı açılmadı.

bir süre korkudan doğal gaz sobasını yakamadım. gerizekalı olduğum için sobanın fanını kapatmayı akıl edemedim haftalarca vuuuuuuuu sesiyle uyumaya çalıştım.

televizyon konusundan da bahsetmeliyim, bir iki tane kanal gösteriyor sadece. arada bir de kablolu faturası geliyor, demek ki benim aslında daha fazla kanal izleyebilmem gerekiyor. eveeeet aynısı kaynımda vaaaar. böyle şeylerle uğraşmaya acayip üşeniyorum, özellikle de çağrı merkezi konuşmalarından mümkün olduğunca kaçarım. yeter ki robot sesli biri nasıl yardımcı olabilirim demesin bana. iki kanalım ve televizyondaki karıncalarımla mutluyum ben

bir kaç gündür de telefon çalışmıyor, çevir sesi yok. böyle de bir arıza tanımı varmış, bugün 121 sayesinde öğrendim. zaten 3 tane arıza tanımlamışlar sisteme 1 numara çevir sesinin olmaması, 2 numara hattın gürültülü olması 3 numara da diğer :) diğerde nasıl diğerler var çok merak ettim, dinlemek istedim ama vazgeçtim sonra.

veeee en bombayı en sona bıraktım. ben tatildeyken evimi su bastı. detay vermek istemiyorum, boyanması gereken 4 komşu evinin tavanını düşündükçe sinirim bozuluyor.

evet, bütün bu hadiseler için neler düşünebilir bir insan?

- ulan istanbul zaten seni sevmiyorum, geldim aha da bunlarla uğraşıyorum.

- seni yeneceğim istanbul!

- her evde olan şeyler bunlar, istanbul'la ne alakası var!

- biri bana büyü yaptı!

- ben aptalım ondan oluyor bütün bunlar (telefonu da mı ben bozdum ulan!)

sonuç olarak bozuk bir telefonum, force majeure bir durum olursa beni arayacağını söyleyen bir alt komşum, masrafları evsahibinin mi benim mi karşılayacağımı merak eden bir apartman yöneticim var.

eveeetttt aynıı, aynısı kaynımda var :) (bugün de bununla eğlendim ya, kendime bi şey demiyorum)