31 Aralık 2009 Perşembe

Yeni Yılda


- Herkes sevdiğinin yanında olur, sevgilisi olmayanlar aşık olur, çok sevilir..

- İşinden memun olmayanlar güzel bir iş bulur, memnun olanlar terfi eder, işsiz olanlar iş bulur..

- Hasta olanlar iyileşir, sağlıklı olanlar hiç hastalanmaz..

- Parası olmayanlar zengin olur, parası olanlar tutumlu olur..

- Bekarlar evlenir, (evliler boşanır hahahahahh :) şaka lan, bu kadar uzun süre ciddi bi şey yazabileceğimi düşünmediniz herhalde) evliler çocuk sahibi olur, çocuk sahibi olanlar bi tane daha çocuk yapar..

inşallah :)

Herkese güzel bir yıl diliyorum. 2010 sonunda açıp bakıcaz bakalım bu dileklerin ne kadarı gerçekleşmiş..

30 Aralık 2009 Çarşamba

Faço!

Markafoni'ye bakarım her sabah, bu sabah da klasik göz atmamı yaparken bir saat gördüm. Markası Façonnable, saatler baya da pahalı. Saat konusu sevgilimin uzmanlık alanı ben hiç anlamam, hangi markanın içi nerde yapılır modelleri nasıl çalışır hepsini bilir. Ben görseliyle ilgileniyorum bi tek.

Allah aşkına bunu markalı diye alıp takan var mıdır ya? Bildiğin Faço yazıyo lan içinde :) Pazarda satsalar bunu, biri de alıp taksa "Allahın kekosu ne biçim saat almış" der herkes. Başka bir dilde bu kadar komik olmayabilir ama Türkçe konuştuğumuz için Faço komik çağrışımlar yaptı bende.

Saatin fiyatını da yazayım merak eden olursa 2.499TL. Bu indirimli fiyatı tabi ki. Asıl fiyatı 8.437TLymiş. 9 milyar para vericem, saatin içinde faço yazacak, şahane :)

28 Aralık 2009 Pazartesi

Modern Milyoncu

ben de istiyorum ve bitene kadar siteleri sözüm size.

Sizin yüzünüzden kredi kartı ekstrelerim kabarıyor. Ay 3 liraymış, ay 10 liraymış diye diye sitenizde ne varsa alıyorum. Modern milyoncu musunuz siz ya? Sitede ne görsem bana bugüne kadar çok lazımmış hissine kapılıyorum.

En son bu tepsili diz minderini aldım. Televizyon karşısında yemek yemeyi çok seviyorum, bi de sevgilim gelince teletabiler gibi yatakta yuvarlandığımız için bu tepsi lazım oluyordu. Yatakta yayılıp film izliyoruz, bi yanımızda cips bi yanımızda kola, cambaz gibi dökmeden filmi izlemeye çalışıyorduk. Ondan aldım yani, yoksa almazdım. Gerçekten çok lazımmış ama di mi ya?

26 Aralık 2009 Cumartesi

DIY Projeleri

Bu kavramı bloglar sayesinde öğrendim. Bazı çalışmalar gerçekten şahane, bazıları da "Bugün evdeki makarnalardan kolye yapacağız. Evet bir ip alalım, kalem makarnaları da ipe dizip boynumuza asıyoruz" şeklinde maalesef. Bu konunun üstadı (bence) Hesionka resmen gözlük camından broş yaptı hatun ya :) Yaratıcılık diye ben buna derim.

Şu çiçekli ve süslü taç işine çok gülüyorum ben mesela. Herkes mi ondan yapar yahu. Pasaj'da da görüyorum herkesinkinde mutlaka var. (Tac takmaya bayılırım bu arada, bir sürü vardır benim de) ama tarz meselesi tabi ki kafamda bi buket çiçekle gezmem mümkün değil. Kimse çıkıp sen ne yaptın da konuşuyosun demesin bazı çalışmalar gerçekten fena. Amaaaaa görüyorum ki herkesin bir alıcısı var, dedim ya tarz meselesi :)

Yurtta kalırken bi arkadaşımız vardı kıvırcık saçlı, baya da gürdü saçları. Kafasına o kadar çok toka takardı ki, başka bi arkadaşım "bu kız süsleri kırtasiyeden alıyor herhalde" derdi :) Sabah sabah o aklıma geldi.

2010'dan neler istiyorum

Bakıyorum herkes yeni yılda şunları isterim bunları isterim diye yazıyor, benim neyim eksik ya :) Ben de isterim :)

Genelde kadın bloglarını takip ettiğim için ay şu rujdan benim olsa, şu ayakkabıya bittim gibi istekler var. Benimkiler daha başka :)

1. Birinci isteğim sağlık valla 5 gün grip oldum yattım da ödüm bokuma karıştı ölecek miyim diye. 2009 sağlıkla ilgili bakıldığında çok şükür büyük bir problem olmadan geçti, kendimi ve sevdiklerimi düşünüyorum tabi ki :)

2. İkinci isteğim de sıkı durunnnn. Tabi ki para :) Ama çok paradan bahsediyorum. Bana çıksın mesela büyük ikramiye çok yaratıcı fikirlerim var. Önce kimseye söylemeyi düşünmüyorum, işe gitmeye devam edicem. Sonra bi gün bi toplantı sırasında cebimden deste deste 100'lükleri çıkarım oynayın ulennnn diye haykırıcam.

Bütün şirketi kapının önünde sıraya dizip harçlık vericem, kıl olduğum insanlara maaşlarının üç katını teklif edip (eminim kabul ederler) bu ay benim için çalışacaksın diycem. Allahım yeni yılda bunları yapmak istiyorum lütfen bana yardım et :)

3. Sevgilimi yanımda istiyorum! Bu kadar hasret yeter, yeni yılda da kavuşamazsak sanırım çatlıycam!

4. Güzel bir iş istiyorum, silkinip kendime gelmem lazım. 2010'da işimi değiştirmem lazım.

5. Müdürümün evlenmesini istiyorum, yemin ederim lan valla bunu istiyorum yeni yıldan. Hadi bakalım, inşallah.

6. İspanya'ya gitmek istiyorum.

7. Müzikle daha çok uğraşmak istiyorum, keşke hiç çalışmasam hep şarkı söylesem :)

8. Araba kullanmayı öğrenmek istiyorum neredeyse 10 yıldır cüzdanımda bir trafik polisine gösterilmeyi bekleyen ehliyetim var. Korkuyorum beceremiycem bu işi diye :)

Listem bu kadar bakalım 2010 sonunda ne kadarı gerçekleşmiş olacak.

22 Aralık 2009 Salı

Anadolu'nun kayıp şarkıları

Bu akşam Babylon'da Anadolu'nun Kayıp Şarkıları diye bir konser var. Çok orijinal bir fikir gibi geldi bana, gitmeyi çok istedim ama gerçekten hiç enerjim yok. Belki gitmek isteyen olur. Biletler Biletix'te :)

"Anadolu’nun Kayıp Şarkıları projesi müzik ve sinemadan oluşan iki yönlü bir projedir. Projenin film kanadı, Anadolu’nun çeşitli yörelerinden insanların kendi kendilerine söyledikleri şarkı ve danslar üzerine kurulu bir belgesel olarak hazırlandı. Anadolu’nun Kayıp Şarkıları konseri ise Nezih Unen’in başını çektiği bir grup müzisyenin bu görüntülerinin üzerine yapacakları canlı müzikle ortaya çıkıyor. İlk defa bu projede arka planda Anadolu’da pamuk tarlalarında çalışırken şarkı söyleyen kadınların görüntülerini izlerken, aynı anda gerçekleştirilecek canlı müziğe tanıklık edeceksiniz."

Yeşil Çay Kabusu

Bu nası bi şey ya böyle, Allahım Allahım. Odada bi sağlıklı beslenme furyası var, her gün bi tane yeşil çay içiyoruz. Ben şekersiz çay içmeye hala alışamadığım için buna da şeker atmak istiyorum ama izin vermiyolar, limon da sıkamıyoruz. Vitamini kaçıyomuş! Zaten çok fena bi tadı var iyice ot gibi oluyor içine bi şey koymayınca.

Böyle otlar içmenin, doğal yollarla şifa bulmanın falan bi türlü faydalı olduğuna inanamadım :)

9 Aralık 2009 Çarşamba

Gribe bakış :)

İşyerinde baya zayiat var grip konusunda. Müdürüm aradı dün, bizim bölümden bi arkadaş daha hastaydı iyileşmiş işe başlamış.

"Onu bi ara da ilaçlarını karşılaştır, o hemen iyileşti " dedi bana :)))) eğer onunkiler benimkilerden farklıysa tabi ki kendiminkileri bırakıp onunkileri içmeliyim. O iyileştiyse bu zamana kadar benim de iyileşmem gerekirdi, demek ki yanlış ilaçları kullanıyorum ben :)

İki gündür gülüyorum :) Standart zaten bu ilaç işleri, gripsen bi reçete, miden ağrıyosa bi reçete. Tıp böyle bi şey bebeğim!! :))

8 Aralık 2009 Salı

İş günü evde olma kabusu

Malumunuz hastayım, arayan soranlara teşekkür ederim. 5 dakka susmadı telefon yemin ederim, dedim demek ki başımıza bi şey gelse arayanımız soranımız var. Bir sürü ilaç içiyorum ama ilaçlar uyku da yapmadı bana, o kadar çeşitli ki birini burnuna sokuyosun, birin boğazına sıkıyosun, birini suda eritiyosun, birini suyla yutuyosun. Tam bir seremoni, birazdan başlayacak hatta saati geliyor.

Neyse bu zıkkım ilaçlar uyku da yapmadığı için gündüz yuvarlandım durdum salak salak. En çok izlenen kanallar kanal d, atv, show, star'dır diye tahmin ediyorum. Bu kadar angut insan bir araya gelmiş olabilir mi ya? Bi tane doğru program yok. Derya Baykal'a giydiriyolar sürekli ama valla üretiyor kadın, onu alıyor buna yapıştırıyor, süslüyor, yoktan var ediyor. (Bu arada öğrendim ki herkesin bir silikon tabancası olmalı, müdürün ağzını bile onunla birbirine yapıştırabilirsin dude!) Allah kimseyi uzun süre kadın programına maruz bırakmasın yemin ederim kafan çalışıyorsa bile gerizekalı olursun. Özlem Yıldız'la Alişan'ın programı başlıyor. Alişan elinde mikrofon playback yapıyor. İyi, yapsın. Kadın da oynuyo orda ya. Napıyosun güzelim sen? Senin işlevin ne orda? Nasıl bir kontratınız var, iş sözleşmende ne yazıyor?

"Canım işte bu Alişan şarkı söyleyecek sen de kenarda oynayacaksın, anlaştık mı?" Bu mu yani senin işin? Çocuğuna falan sorunca ne iş yapıyor annen diye, annem oynuyo mu diyo? Dansçı, dansöz falan değil bu kadın. Öyle takılıyo yani oralarda :)


Benim kocam bir melek diye program var. 5 kadın ve kocaları yarışıyor. Her gün bir kocanın evine gidiliyor, yani eşi bi şeye karışmıyor adam evi temizliyor yemek falan yapıyor, diğer 4 kadını ağırlıyor evde. Kadınlar adamları resmen yedi, resmen. Yemekte biri ayran istiyo biri ıhlamur. Sanki kocalarına her yemekte "içecek olarak ne alırsınız" diye soruyo kadınlar. Yapma çiçeklerin tozuna bakıyorlar, çamaşırları nasıl asmış ona bakıyorlar. Ulan adam çamaşırı asabilmiş ister kolundan asar gömleği ister yakasından size ne.

Ben bu programdan şunu anladım. Evine çağırdığın misafir kadınsa kenar köşe ne varsa bakıyolar anacım. Bi tane kadın borunun üstünü elledi ya tozlu mu diye, kapının üstünden geçen tesisat borusu yani! Demek ki gün falan olunca annelerimiz boşuna temizlik yapmıyomuş :)

Bi de reality show tarzı programlar var, sürekli olarak ölen birilerinin arkasından nasıl öldüğüne dair konuşmalar yapılıyor. Bu işin hiç mi hukuki boyutu yok, dava falan açılmıyor mu nedir yani. Ölen kızın en yakın arkadaşı, sevgilisi falan telefonla programa bağlanıyor. Programın amacı ne? Yapımcılar hukukçu mu, polis mi? Telefonla ifade mi alınıyor? Anlamak mümkün değil. İki günde kafayı yedirecekler bana arkadaş.

Bloglara bakıyorum, film izliyorum, bi şeyler okuyorum ama geçmiyor zaman. Bi kaç gün daha bu programlara maruz kalırsam ya evdeki her şeyi silikon tabancasıyla birbirine yapıştırıcam ya da boruların tozunu alıcam. Bilemiyorum, zor durumdayım.

Yemekli vagon

İş için sık sık eskişehir'e gidiyorum, iş olmasa hayatta gitmem de mecburen gidiyoruz işte :) hahah yok lan eşşek gibi giderim yine sevgilim orada, hayatımın önemli bi bölümü orada geçti seviyorum Eskişehir'i. Artık hızlı tren aktarması olduğu için Ankara'ya da trenle gidiyorum.

Yanımda birisi varsa, muhabbet güzelse o yolculuk yemekli vagonda geçiyor. Bu da bir arkadaşımla Ankara'ya giderken yemekli vagondaki soframızın fotoğrafı. Cuma akşamları çok kalabalık oluyormuş, yer ayırtan bile varmış. Görmeniz lazım ne rakı sofraları ne yemekler.. Bilmeyen, görmeyen mutlaka bi yolculuğunu trenle yapsın ve kızartma kokulu yemekli vagonla tanışsın :)
boşluk

Rakı balık

Geçen hafta çok sevdiğim bir arkadaşım geldi misafirimiz oldu. Kendisi aynı zamanda where do i begin??? blogunun sahibidir. Hava bozuktu evde takılalım dedik, balık yaptık yanına da rakı ohh mis :)


Beni tanıyanlar sağolsunlar Hello Kitty'li ne varsa bana taşıyolar. Bunları da Londra'dan almış arkadaşım. Çok mutlu oldum, açıp açıp bakıyorum :)
boşluk

7 Aralık 2009 Pazartesi

Hastayımmmmm

Cuma günü boğazım yanmaya başladı, hemen doktora gittim. Çaktı bana 7gün raporu ama nasıl iyiyim anlatamam sadece boğazım yanıyor hafif öksürüyorum. Boşuna rapor verdi bana dedim içimden. Cumartesi biraz daha kötü oldum, pazar hepten boku yedim! Acile gittim dün, ateşim de çıktı çünkü. Doktor dayadı antibiyotiği, bir sürü ilacı biraz gözümü açtım bugün ama ateşim çıkacak diye korkuyorum. Sesim travesti gibi, burnum yanıyor, ciğerlerim acıyor. İmdaaaatt :)

Dikkat edin kendinize diycem ama ben dikkat ettim bi faydası olmadı. Galiba herkes bi grip olacak bu sene, ben zaten bütün kış hastalandığım için bunu da ağır geçiriyorum.

Ölmem lan inşallah :) Annemler baya panik yaptı ama ölecek gibi hissettmiyorum pek. Ölürsem hello kittyli eşyalarımı kimseye vermeyin gebertirim bak!

4 Aralık 2009 Cuma

Hadi çikolata yapalım :)

2 yıl önce çikolata kursuna gitmiştim, İstanbul'a gelmeden planlamıştım ilk işim o olacak diye. 4-5 saat süren çok eğlenceli bi kurstu. Bi bayramda heveslendim kurstaki gibi yaparım dedim aldım kuvertürleri Ankara'ya gittim. Annem bi kaba koydu kuvertürleri, su solu başka bir kabın içine oturttu. Çikolatanın ne kadar hassas olduğunu unutmuşum, anında yandı. Aylarca dalga geçtiler benimle, hainler :)

İşyerinden çok datlı bi arkadaşım var. Hadi dediğin zaman hemen yanında olanlardan :) Ramazan bayramından önce aldık malzemeleri, kalıpları, tarifleri okuduk işe giriştik. Bir akşamda bir sürü çikolatamız oldu. Beyaz, bitter ve sütlü kuvertür almıştık. Çikolata yapacaksanız dikkat edin en kolay yanan beyaz kuvertür, mum ışığında falan eritmek lazım herhalde :)

Malzemeler nelermiş

Kuvertür
Çikolata/ buz kalıbı
Yağlı kağıt
Fındık fıstık
Krema
Truff kağıdı
Bolca tencere, kap
Rende
Tahta kaşık

1. Kalıpta çikolata

Bu en kolayı kuvertürleri rendeliyorsun. Ben bunu beceremedim, sıkıldım. Bu iş arkadaşımın oldu! Benmari üsulü erittikten sonra, kalıplara döküyorsun. Önemli olan çikolata dolu kabın alttaki su dolu kaba temas etmemesi, buharında eriyecek yani.

Kurstan sonra kalpli bi çikolata kalıbı almıştım ama olmasa da olur. Çikolata kalıpları pahalı çünkü. Sonra malzeme alırken meyve desenli bi buz kalıbı gördüm, onu da aldım. İyi ki almışım. Buz kalıbı da kullanabilirsiniz yani. Plastik herhangi bir kalıp olur bence.


Çikolata eridikten sonra kalıplara döküyoruz. Kaşıkla koyuyoruz demek daha doğru galiba. Biraz oda sıcaklığında beklettik sonra buzdolabına koyduk. En güzel an, kalıptan çıkarma anı :)


2. Fındık fıstıklı çikolata

Yine kuvertürü eritiyoruz. Ocaktan alınca içine fındık, badem, antep fıstığı ve corn flakes koyuyoruz. biz nesfit koyduk gayet güzel oldu. Şöyle bi karıştırıp rastgele büyüklükte yağlı kağıda yerleştiriyoruz.Üstüne de başka renk bir çikolatayla çizgiler yapıyoruz. Fotoğrafta benim başarısız denememi görüyorsunuz. Bunu becerince üzerinde ince ince çizgiler oluyor.


3. Truff

Normalde bir ölçü krema bir ölçü kuvertür şeklinde tarifler ama yapmak isteyen bi kaç tarife baksın aklına yatanı yapsın :) böyle de güvenilmez bir aşçıyım :) Biraz yumuşak oldu gibi geldi bize çünkü. Marketlerde paket kremalar satılıyor 200gr. Onlardan aldık, bir tencerede kısık ateşte kaynattık 200gr rendelenmiş kuvertürü içine koyduk hooop eridi. Karıştırdık buzdolabına attık isterseniz bi kaç saat, isterseniz bir akşam buzdolanında bekletin. Çıkınca yuvarlayın, hindistancevizi, dövülmüş fındık vb. canınız ne isterse bulayarak küçük kağıtlara koyun. Çok güzel görünüyorlar :)


Bir de bu karışıma kekleri ezerek ilave edebilirsiniz. Muhteşem oluyor, kekli truff :) Bu da arkadaşımın başarısı, truff açılımı yaptı resmen :)

3 Aralık 2009 Perşembe

Aaah ah nerde o eski AKW'ler?

Aylardır birbirimizi zor görüyoruz meşhur AKW'lerimiz da rafa kalktı bu yüzden. Blogu okuyanlar, beni tanıyanlar hep soruyor. AKW'lere dahil olmak isteyenler var hatta, bekleriz :) Bi listemiz var, bir sürü gidilecek yer yazıyor. Bekliyoruz bakalım bir gün kavuşursak her haftasonu AKW yapıcaz.

Şöyle bi baktım da ne çok gezmişiz, daha yazmadıklarım da var..

Antin Kuntin Weekend-1

Antin Kuntine Cevap Geldi

Antin Kuntin Weekend-2

AKW-3

AKW-4

AKW- 4 devam

AKW-5

Eskisehir'de Bir AKW

Lunapark da AKW'den sayılır mı?

İki arada bir derede AKW

1 Aralık 2009 Salı

Kombin kelimesine kıl olan var mı?

Ben varım! Dayanamıyorum ya, nasıl sinir bozucu bi kelime bu. Kombinasyon'a ne oldu? Kombin'le kombinasyonun farkı ne? Neden bütün kadın bloglarında onunla bunu kombinledim yazıyor? Onu giydim üstüne bunu giydim, altına da şunu giydim yazsalar ne olur ya?

Kıl olduğum kelimeler listesinde birinci sırada tabi ki "keyifli" var. İkincilik şu anda "kombin" kelimesinin.

merope'un uyarısı üzerine düzeltme yapıyorum. Üçüncü sırada da "olacağım" var. Kıl oluyor olacağım!

Hazırlık sınıfı çilesi :)

İlkokuldan sonra "Anadolu Lisesi"ni kazanmış insanlar bu yazıda gerçekten kendini bulacak eminim.

Bizim zamanımızda (ulan bizim zamanımızda diye başlayan cümle kuracak kadar büyüdük. Bizim zamanımız geride kaldı yani gerçekten. 90'lı insan var ulan! 90'lı insan olur mu ya??? Bütün doğum tarihleri en kötü ihtimalle 198.'le başlar!) ilkokuldan sonra anadolu lisesi sınavına giriliyordu. Sonradan sistem milyon kere değişti. Şu anda son durumunu bilemiyorum. Ama iyiydi bizim zamanımızda. İngilizce'yi o yaşta öğrenmenin çok faydası olduğunu düşünüyorum. Her şey için geçerli bu hatta.

Amaaaa bacak kadar boyunla 18'lik liseli abilerin ablaların okuluna başlayınca da "Hazırlık bebesi" diye çağırılmaktan kurtulamıyorsun. Serviste bi Batu abi vardı, 2 metre boyunda. Genelde onun yanı boş olurdu. O koltuğa sığmazdı, ben de oturunca ayaklarım yere değmezdi :) Bi de ilkokuldan alışkanlık, servise binince sırt çantasıyla otururduk. Çantayı çıkarmazdık, onlar çantayı yıllar önce bırakıp elde bi iki defterle derse geldikleri için sürekli bizimle dalga geçerlerdi.
Gelelim İngilizce öğrenme çilesine. Ulan daha 3 ay önce parmağını kaldırıp izin alarak çişe gidiyordun şimdi senden hiç bilmediğin bi dilde söylenen şeyleri anlaman bekleniyor. Bu ne yaman çelişki! Bu kadar ağır bi yük bacak kadar çocuğa bindirilir mi?


Hazırlıkta acayip sert bi İngilizce hocamız vardı. Okula gelmek istemeyenler, bunalıma girenler falan olmuştu. Derste Türkçe konuşmak yasaktı, her boku İngilizce söyleyeceksin. Hoca da hep İngilizce konuşurdu. Ödevi mesela ingilizce verirdi, ben de anlamadım diye serviste ağlardım. Allahtan serviste bi iki tane sınıf arkadaşım vardı da artık herkes anladığı yerleri söylerdi. Birleştirirdik öyle ödevi bulurduk.

En komiği bu bence, hatta yazıyı yazma sebebim. Servis geç kalırdı bazen, bizim okul uzaktı baya. Eğer servisin geç kaldıysa kapıyı çalmadan önce montunu çıkaracaksın, montu eline alacaksın. Kapıyı çalınca da

"I'm sorry, I'm late. I miss the bus" diyeceksin. Bu ne yaaaa :))))

Past tense falan bilmiyoruz tabi, ne söylersek geniş zaman kullanarak söyleyebiliyoruz hazırlığın başlarında.

"Ben geç kalırım, servisi kaçırırım" Bu benim yaşam biçimim bebeğim! :)