31 Mayıs 2009 Pazar

AKW-3

Bu haftasonu akw'miz benim konserimdi :) az önce geldik eve, az hatalı bir konserdi aslında, sazlar bir iki yerde doğru giremediler. biz bir türküde "bugün benim efkarım var zarım var" (aylardır hep yanlış söylüyoruz) bir iki kelimeyi yanlış söyledik. onun dışında güzeldi.

solom da fena değildi :) nakaratı iki kıta çalışmıştık, hocamız sağolsun iki nakarattan sonra bir tane de koroyla söyletmeyi uygun buldu sahnedeyken, ben de ikiyi söyledim sustum. (düet yaptık bir arkadaşla) arkadaşım devam etti, ben de ilk cümleyi söylemedim bitti sandığım için, sonra baktım herkes söylüyor ben de söyledim napiyim :) o heyecanla insan bi şey anlamıyor zaten, yerime geçtikten sonra üzüldüm şaşırdım diye ama anlaşılmamış. çok neşeli söylemişim :) türkü hareketliydi zaten ben de neşeli bi şekilde söyledim :)) sevgilim, işyerinden arkadaşım, teyzem, kuzenim dinlemeye gelmişti. daha nasıl neşeli olmayım di mi :)
peki koca haftasonu akw'siz geçmiş olabilir mi??? tabi ki olamaz, benim işim bu :) geçen salı pazardan bir sürü çilek almıştım, tabi ki yiyemedim. bi kilo çilek benim neyime acaba :) sapasağlam duruyordu dolapta, yıkadım onları koydum bi tabağa, o sırada evde krem şanti olduğu aklıma geldi. hemen yapıverdim, blender yok bende ama çatalla çırpınca da oldu valla. mis gibi oldu çilekle, daha önce yememiş, başarılı bir akw oldu diyebiliriz. sevdi çünkü bu sefer :)))

asıl bomba küme yedirdim ona. küme'yi kimsenin bildiğini sanmıyorum. afyon sucuğunun karadeniz versiyonu bu :) üzüm suyundan yapılıyor, içinde de ceviz yerine fındık var. sucuk kadar tatlı olmaz biraz daha mayhoştur. teyzemden almıştım, çok sertti. durdukça sertleşiyor zaten. bir parça yedi, hiç yorum yok :) daha yumuşak olsaydı o zaman yorum yapardı da hak veriyorum şimdi beğenmemesine. sırada minci var, ona bayılacak biliyorum. ama önce onu getirtmem lazım bir yerden, istanbul'da bulamıycam gibi görünüyor.

gelelim bu haftasonunun en önemli etkinliğine, balkonda saksıda çileklerim var :) bursa'dan getirmişti, (o kadar yo bir de onları taşımış) saksı alıp ekmiştik, gözüm gibi bakıyorum valla. çilekler toprağa deyince çürüyor, çürümesinler diye burger king'in ketçap mayonez kaplarının içine koyuyorum çilekleri :) üstünde 3 tane vardı kıpkırmızı, az önce yedik :) o kadar güzeldi ki tadı :) koparmadan önce fotoğrafını çektim :)


her şey çok güzel de, yolcu etmek, bomboş eve yalnız kalmak çok zor oluyor..

24 Mayıs 2009 Pazar

Antin Kuntin Weekend - 2

Yine bir akw ile karşınızdayız efendim. Bu haftaki antin kuntin faaliyetlerimiz İstanbul dışındaydı.

Basit bir akw ile hafta sonuna başladık :) Kadıköy'de susamlı simiti tahtından edecek bir simit var artık. Simitin üstünde susam değil çekirdek içi var. Ben yemiştim ama böyle değişik bi şey gördüğüm zaman sevgilim yemeden ben de yemiş sayılmıyorum. Çekirdekli simit kendisinde macaron'un bıraktığı izlenimi bıraktı. Yani olsa da olur olmasa da olur gibi :) Ben hepsini yediğim için fotoğrafını çekemedim, fotoğraf da yok valla internette :) Siz hayal edin artık. Susam yerine ay çekirdeği içi var simitin üstünde.

Cumartesi günü uzun zamandır görmek istediğimiz yerlere gittik. Erkenden yollara düştük, önce Şile'ye gittik. Şansımıza hava çok güzeldi, ne çok sıcak ne çok soğuktu. Şile'nin çok güzel bir sahili ve sevimli evleri var. Her zaman öyle mi sahil yoksa biz kalabalık olmayan saatine mi denk geldik bilemiyorum ama sessiz sakin huzur dolu bir yer. Elimizde bir gezi rehberi vardı oradan baka baka dolaştık. Sahilde gezdik, denizi seyrettik, kayalıklara tırmandık mis gibi deniz havası aldık. Ben yanımıza mayo almadığımıza çok pişman oldum. Şile'de bu fotoğrafı çektiğimiz yerde güneşlenen iki kız vardı, çok kıskandım :)
Sonra tepedeki deniz fenerine gittik. Burayı da gezi rehberinden öğrenmiş sevgilim. Türkiye'nin en büyük feneriymiş. Orada yaşayıp deniz fenercisi olası gelir insanın o kadar güzel bir manzarası var.


Daha sonra da annelerimize şile bezinden elbise aldık. Elbiseleri satan ablaya ısrarla kolsuz dizüstü bi şeyler vermesini söyledim ama upuzun ve uzun kollu şeyler gösterdi bana:) Bizimki öyle şeyler giyemez hele yazın mümkün değil. Kadın bütün kış çıplak ayak, tişörtle gezdi :) Neyse önü pembe işlemeli (bütün işlemeleri kasnakta elle yapıyorlarmış) beyaz kolsuz bir elbise aldım, bayılacak. Çarşısı da çok sevimli, para çekmek için girdik arba girmeyen arnavut kaldırımlı hafif yokuşlu bir çarşısı var.
Şile'de yeterince gezdikten sonra Ağva'ya doğru yola çıktık. Asıl hedefimiz Akçakese'ydi. Bir hafta sonu tatil yapalım diye İstanbul'a yakın yer ararken bungalow koyu diye bir yer bulmuştum ama gitmek kısmet olmadı bir türlü. http://www.bungalowkoyu.com/ Şile ve Ağva arasındaymış burası, oraya gitik. Bayıldık. Sahili muhteşem, denizin rengi çok güzel, kumsal da süper.

Küçük sevimli bir restoranı var. Evlerin içine bakmadık ama yatak ve banyo var işte. Orada bu sene ilk defa deniz suyuna değmiş olduk :) deniz kenarında yürüyüş yaptık, ben fotoğraf çekerken converse'lerimi ona vermiştim. (yeni oldukları için ve kendisi bana aldığı için çok kıymetliler) ve ben fotoğrafımızı çekmeye çalışırken converse'imin birini denize düşürdü. ("bunu anlatmazsa ölecek hastalığı"na yakalanmışım) neyse gezimiz sırasında tatsızlık çıkmasın diye fazla uzatmadım, bi saat falan vik vik ettim sadece :)))
Sonraki durağımız Ağva oldu. Şöyle bir turladıktan sonra kayıkların gezdiği meşhur yerinde yemek yedik, dinlendik. Yemek yerken yanımızdan ördekler geçti :) uzun yolda kedi köpekten başka hayvan görmek istiyorum illa, kirpi, kaplumbağa, sincap veya başka bi şey :) ördek de sayılır ama

Ağva'dan sonra İstanbul'a döndük. Ben en çok Akçakese sahilini beğendim, bir hafta sonu kalmaya gideriz inşallah. Böylece bir akw'nin de sonuna gelmiş oluyoruz. Emeği geçenlere teşekkürler :)

21 Mayıs 2009 Perşembe

sinirliyim!

insan her şeye aynı anda sinirlenebilir mi? delirtiyorlar beni yahu! böyle durumlarda bilgisayar başında oturayım, kimseyle konuşmadan akşam olsun istiyorum. müdür hiç aramasın, yazılım firmasıyla hiç konuşmayım (onlara da ayrıca kılım. dün şahane bi mail attım adam aradı "fırça atmışsınız" dedi, ben de "kusura bakmayın ama 3 aydır bi güncellemeyi yapamadınız ben de bu kadar kibar olabiliyorum artık" dedim.), yemek de yemiyim canım istemiyor, su içeyim, müzik dinliyim, bloglara falan bakayım akşam olsun.


dün sabah müdür tüketti, inat ediyor bi konuda. bazı konular göreceli olabilir ama bazıları evrensel gerçektir! (oha) net olan doğrular vardır. bu konuda tek başına savaşmanın bir anlamı var mı! elimizde yazılı dokümanlar var, anlatıyoruz ama yok. ben de pes ettim artık, banane şirket benim sanki! bugün yok, başka bir proje var onunla ilgili çalışıcam. istediğin kadar sinirlen yani eşşek gibi çalışacaksın yine!

solo verdi hoca, bi adamla beraber söylüyorum. boğazlıyıvericem kendisini. kendini pavarotti zannediyor ama gerçekten hiç iyi değil sesi, sesinin volümü de çok düşük. bu özgüven nerden geliyor kim kaldırdı götünü bilmiyorum. bana da böyle tripler, kendi sesi çok gür benimki çıkmıyor sanıyor. olmazsa o mikrofonsuz söylermiş, ben mikrofonla söylermişim. sen kimsin len!!

başka delirdiğim şeyler var onları ayrı bi yazıda yazıcam kafamı toparlayınca..

20 Mayıs 2009 Çarşamba

18 Mayıs 2009 Pazartesi

taze nohut :)

- halk danslarına ilgi duyarım, her yöreninki hakkında iyi kötü fikir sahibiyimdir. izlemeyi de çok severim ama bu kolbastıya dayanamıyorum arkadaş. sevemedim bi türlü. bugün izinliyim, gündüz kuşağı programlarına bakıyorum. her yerde bi kolbastı ekibi var, ne oyunmuş be mübarek dört bir yanımızı sardı.

- şahane ıspanaklı börek yapıyormuşum ben meğersem :) valla kendi yaptığım şeyi pek de beğenmem hep kusur bulurum ama bu olmuş! harcı çok mu oldu, yufkası az mı oldu derken becermişim. annemin mutfağında ona sormadan bi şey yapamıyorum. sorunca aldığım cevabı da beğenmiyorum hahah :)) "anne bu yeter mi?" diyorum "yetmez daha koy" diyor. "yok yok yeter bu" diyorum :)

- annemi zorla pazara götürdüm dün o sıcakta. istanbulda evime yakın pazar yok, meyvelere sebzelere baktım mis gibi. taze nohut aldım yedim :) çocukken kabuklarını yere atardık yerken. sonra da bitince nohutun süpürge gibi olan kısmıyla süpürürdük ey gidi günler. mahalleye nohutçu gelmesi kadar büyük olay yoktu o zaman. kalaycı vardı bi de, onu nasıl unuturum. (müzeyyen senar'ın kalaycı diye süper bi şarkısı var, nerden bulunur acaba o? "kalaycının sesi yanık, pabuçları yırtık pırtık..." diye devam edip giden süper eğlenceli bir şarkıdır. yazlık şarkımızdır aynı zamanda, yazlıkta bi yere gidileceği zaman yol boyu o dinlenir. kimse de bıkmaz. o şarkıyla adana'dan mersin'e kadar gittik bi kere.)

- ilkokuldaki kuzenim ankaraya gelmiş anıtkabir gezisine. ne kadar mutludur şimdi. ilk şehirdışı gezisi galiba arkadaşlarıyla. biz de 5.sınıfta halk oyunları yarışmasına gitmiştik safranboluya. ne büyük eğlenceydi. benim boyum kısa olduğu için ekibe almamışlardı, tabela tutmuştum. sözlükte yazmıştım bunu :) bildiğin yarım insan boyutlarındaydım gerçekten ekibi bozuyodum yani :) ilk 2, türkiye finaline gidiyordu. biz üçüncü olmuştuk. dönüş yolu boyunca zırlamıştık :) yine de çok eğlenceliydi.

16 Mayıs 2009 Cumartesi

tatilde aile saadeti

- yazlığa gidicez diye geldim, vazgeçtik. Yanımda bikinilerim ve şortlarım var, ühü. güneş gözlüğümü takıcam bikinimi giyicem evde dolaşıcam öyle :)

- annem internet olayını iyice kavradı. buradan nelere bakabileceğimizi biliyor artık. Geçenlerde bir yazımda anlattığım yeşil kulplu tencerenin, koyu yeşil kulplusunu bulacakmışız. gir bak bakalım karaca'nın nerelerde bayileri var dedi :) baktık, nautilus'tan alınacak, ödevim :) "ben bilgisayar kullanmayı bilsem hiç başından kalkamam" dedi, bu da kendisinden duyduğum en büyük itiraftır.

- kardeşim bugün bizi okuluna götürdü, dolaştık yemek yedik. annemle babam çok mutlu oldu :)

- kardeşimin grubuyla ilgili bir yazı yazmış milliyet muhabiri. http://baharsdiary.blogspot.com/2009/05/odtu-bahar-senliginde-magick-izdiham.html

- çay içmezsen bizim evde dışlanıyorsun hacı! gecenin körüne kadar o çaydan içeceksin. ben içmiycem diyince cemaate alınmıyorsun! içiyoruz mecburen :)

14 Mayıs 2009 Perşembe

Ben Fenerbahçeliyim ulan!

Sevgili arkadaşlar,

Biz yedi göbekten FENERBAHÇEliyiz. Küçücükken en çok dinlediğimiz kaset FENERBAHÇE marşları kasediydi, spor toto ve spor loto oynarken hep FENERBAHÇE kazanacakmış gibi işaretlerdik kuponları. Babam bize doldurturdu şanslıyız diye. Dayılarım, amcam kuzenlerim herkes FENERBAHÇElidir. Halam eniştem ve kuzenim bozuyor aile saadetimizi :)

Kardeşimin odası sarı laciverttir, duvarı yandan ikiye böldü, üstünü sarı altını lacivert boyattı. Altı tam lacivert olmadı diye gitti bi daha boyattı. Annem apartmanda beşiktaşlı komşularımızın kapısına FENERBAHÇE bayrağı asardı. (Şampiyon olurduk o yıllarda ey gidi günler ey) Annemle şampiyonluk turuna çıktığımızı hatırlıyorum. Babamın tansiyonu çıkıyor diye eve lig tv alamıyoruz. Adam o kadar sinirleniyor ki maçlarda tansiyonu 21'e falan çıkıyor, hemen dilaltı.


Amcam bir ara kongrelere katılıyordu. Kuzenlerim bütün FENERBAHÇE maçları öncesinde formalarını giyer öyle televizyon karşısına geçerler.

İstanbul'a taşınacağım kesinleştiğinde iki şeye sevinmiştim, "istediğim zaman denize gidebilirim, stada gidebilirim" ! Bir buçuk yıldır İstanbul'dayım FENERBAHÇE stadından başka her yere gittim! Utancımdan yerin dibine geçerek söylüyorum ki en az 5 kere İnönü'ye gittim. Ben böyle aşkın.... :) Sevgilimiz Beşiktaşlı ya, ondan! Bak buradan söylüyorum bir dahaki sezon önce Şükrü Saraçoğlu'na gitmezsek ben daha gelmem davos'a!

Dün akşam kupa maçını izliyorum. İlk yarı fena değildi. İçimden bi 2-1 daha yaparız diyordum ki ikinci yarı bastırdılar çok fena. Sonlara doğru zaten izlemedim. Bizim 2. gölü hayal meyal gördüm.

Artık beni beşiktaşlı sanıyorlar, ağlamak istiyorum ya. İşyerinden oda arkadaşım var, kendisi Beşiktaşlı. Dün maçtan sonra beni aradı. Erkek arkadaşımı tanıyor, ona selam söyledi tebriklerini iletmemi istedi. Ben de yalandan "tebrik ederim" dedim. Caddedeyiz tura çıktık dedi. İçimden, gidin kendi semtinizde sevinin len, biz beşiktaşta tura çıkıyor muyuz dedim :) Ya ama konuşmada bi gariplik var, benden de aynı coşkuyu bekliyor ben tabi beşiktaşın kupasını aynı coşkuyla karşılayamadım!

Sabah diyor ki "Sen FENERBAHÇEliydin di mi? Çok özür dilerim ya benim hiç aklıma gelmedi. Ben de diyorum ki bu kız hasta herhalde, hiç sevinmedi :)"

Bıraktığımız izlenime bak, nalet olsun ya :)

11 Mayıs 2009 Pazartesi

Antin Kuntin'e cevap geldi :)

veeeee beklenen cevap.. çok eğlendim okurken, gülmekten gözümden yaş geldi :)

antin kuntin weekend'e maruz kalan kurbanın kaleminden

Antin Kuntin Weekend -1

Dilimize kazandırdığımız yeni bir tabir bu. Sevgilimle aynı şehirde yaşamadığımız için sınırlı zamanlarda görüşebiliyoruz. Ben de bu zamanları eğlenceli hale getirmek için devamlı olarak enteresan yerler, yiyecekler, yapılacak şeyler bulmaya gayret ediyorum. Ne kadar işe yarıyor tartışılır tabi :) Denediğimiz her şeyi beğenmiyoruz çünkü.

Hafta sonu dolaşırken bu faaliyetimin artık bir ismi olması gerektiğini düşündük. "Bu kız bu antin kuntin şeyleri nereden buluyor diyor musun içinden?" dedim. Güldü, demek ki diyor :) O yüzden bu olayın ismini de Antin Kuntin Weekend koyduk. (yalnızca hafta sonları görüşebildiğimiz için ismi bu şekilde.) Blogda bundan sonraki faaliyetlerimizi yazacağız. Bizim gibi antin kuntine meraklı İstanbul kişileri için faydalı olabilir belki.

Şimdi bu hafta sonu yaptığımız aktiviteleri anlatarak başlıyorum. Daha önce yaptıklarımızı da aklıma geldikçe yazarım.

Bir kaç kişiden duyduğum J Burger adlı bir hamburgerci var. Caddebostanda, migrosa doğru giden yolda sol tarafta kalıyor, büyük kulüp'ün karşısında. Bu mekanın meşhur olma sebebi mayoneze benzeyen ama tuzlu değil tatlı olan sosları. Cumartesi günü bütün gün gezdikten sonra gittik buraya, saat 8 civarıydı. Bir hamburgercinin önünde ne kadar lüks araba olabilir ki? Üstü açık arabalar, havasından yanına yaklaşılmayan 18-19 yaşlarında çocuklar. Biz oturduktan sonra trafik polisi geldi arabaları çektirdi hahahaha ne kadar eğlendik anlatamam :) Neyse konumuza dönelim. Hamburgerin içine ve patatesin yanına bu mayonezin dışarda beklemiş haline benzeyen şeffaf gibi sostan koymuşlardı. Bildiğin tatlı yani sos. Ben de tatlı tuzlu karışımını pek sevmem. Erkek arkadaşım da çok sevmedi. İğrenç bi şey değil kesinlikle, eminim meraklıları da vardır ama hamburgerin içinde tatlı bi şey hoşumuza gitmedi. Denemiş olduk dedik, bi de her aktiviteden sonra sorduğumuz klasik bir soru var.

- Bir daha yapar mısın?
- Hayır, sen?
- Ben de yapmam

Genelde zevklerimiz benziyor, çok fikir ayrılığına düştüğümüz bir şey olmadı bugüne kadar.

Sonraaaa, pazar günü Beşiktaş'a gittik. Sözlükte okuduğum ve çok merak ettiğim bir yer vardı. Kaymakçı Pando.


Fotoğraftaki amcanın mekanı. Beşiktaş'ta balık pazarının oralarda, sanatsal Kartal heykelinin ilerisinde. Görüldüğü gibi gayet eski bir yer. Kaymağının çok meşhur olduğunu biliyordum. Bayadır da aklımdaydı buraya gitmek. Karnımız aç olunca (nasıl bir çiftsek artık sürekli bi yemek yeme durumumuz var) ben de yiyelim diye tutturunca oturduk buraya. Kahvaltı tabağı bi de kaymak aldık. Ekmekler çıtır çıtır, çaylar güzel, kaymaklar şahane. J Burger'e on basar burası valla :) Amca çok güleç ve konuşkan değil ama suratsız da denemez bence. Kendi halinde bir adam, kedileri seviyor onu gördük. Pazar anneler günü olduğu için üzerinde "Pando Usta anneler gününü kutlar" yazılı olan bir kırmızı gül verdiler bana, sağolsunlar. Çok mutlu oldum :)

Son antin kuntinimiz de makaron :) Bir danışmanlık firması iş yerine göndermişti ilk o zaman yedim. Anne gibi tek başıma bir şey yiyince boğazımdan geçmiyor illa o da yiyecek. Kadıköy'de beyaz fırında yapıldığını biliyordum. Ordan alıverdim, çok rağbet gördüğünü söyleyemiycem ama beğenmedi de diyemem. Bunlar acıbademe benziyor şekil olarak ama tadının alakası yok. Farklı aromalarda olabiliyorlar. fıstıklı ve çileklisinden yedik. Kilosu 60tl falan, zaten 2 tane yiyince içi bayılıyor insanın o kadar tatlı. Dışı çıtırık, içi yumuşacık çok eğlenceli şeyler bunlar.


Bir sonraki antin kuntin maceramızda görüşmek üzere, esen kalınız :)

8 Mayıs 2009 Cuma

Volkan Konak

Birinin şiir okumasına katlanamıyorum. Gerçekten dayanamıyorum yani böyle tırnağınla camı çizersin o sese dayanamaz herkes hani. Onun gibi bi şey. (bi de ekmekle ağız silmek var onu da burada değerlendirebiliriz. Bunu nerede kimde gördüm bilemiyorum ama düşününce bile bembeyaz oluyorum. Ayrıca anlatabilirim bunu başka bi yazıda)


Amaaaaa bu adam şiir okuyunca bayılıyorum. Adama kompile bayılıyorum. (sanatçı bi abimiz olarak yani, yanlış anlaşılmasın şimdi :) ) böyle bu adam sabahtan akşama küfür etse onu bile dinleyebilirim sanki. Kan da çekiyor herhalde biraz, anne tarafından memleketlim. Şimal diye bir barı varmış Dragos'ta, en kısa zamanda gitmem lazım. Cumartesileri program yapıyordu inşallah devam ediyordur. Çok güzel türküler de var, kendi besteleri de var cd'de.

Yeni albümünü dinliyorum şimdi, "Mimoza"

Nazım Hikmet'in en sevdiğim iki şiirini okumuş, resmen gözlerim doldu dinlerken..

Hoşgeldin Kadınım

hoşgeldin kadınım benim, hoşgeldin
yorulmuşsundur,
nasıl etsem de yıkasam ayacıklarını...
ne gül suyum ne gümüş leğenim var...

susamışsındır
buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim

acıkmışsındır
sana beyaz keten keten örtülü sofralar kuramam
memleket gibi esir ve yoksuldur odam

hoşgeldin kadınım benim hoşgeldin..
ayağını bastın odama,
kırk yıllık beton çayır çimen şimdi

güldün,
güller açtı penceremin demirlerinde

ağladın
avuçlarıma döküldü inciler

gönlüm gibi zengin,
hürriyet gibi aydınlık oldu odam

hoşgeldin kadınım benim hoşgeldin..

7 Mayıs 2009 Perşembe

evlilik böyle bi şey mi?

Bir proje yüzünden sabah akşam toplantıdayız. Daha önce tanışmadığım birisiyle toplantımız vardı bu sabah. Toplantıdan önce "nasılsınız?" "iyiyim siz nasılsınız?" gibi klaisk sorularla kaynaşmaya çalışıyoruz, "Karnınız aç mı, bir şeyler söyleyelim mi?" diye sorduk.

"Ben kahvaltımı yaptım sağolun" dedi. "Eşim sağolsun her sabah kalkar kahvaltımı hazırlar, oğlum yeni askerden geldi, eşim de dün çok yorulmuştu ama kalktı kahvaltımı hazırladi yine. 86 yılından beri bir sabah aksatmamıştır, sağolsun" dedi.

Adam 3 çocuk sahibi, 45-50 yaşlarında birisi. Bunu söylerken nasıl gözleri parlıyordu keşke görebilseydiniz. Bir kahvaltı insanı bu kadar mutlu edebilir mi? 23 yıldır istisnasız her sabah kalkıp kahvaltı hazırlayabilmek mi bu işin sırrı? Yoksa hiç tanımadığı insanlara gözleri parlayarak eşinden böyle bahsedebilmek mi?

20 yıl sonra kocam benim için bunu söyleyecekse valla ben de evlenirim..