26 Ağustos 2010 Perşembe

İstanbul'da bir AKW

Burayı çok ihmal ettim farkındayım, gezmekten yazmaya fırsat olmuyor inanır mısın :)

Bir ay önce kurtlandığım bir hafta sonu yaptığımız antin kuntin hareketleri yazmak istiyorum.

Kerpe- Kefken'in çok güzel olduğunu İstanbul'a geldiğimden beri duyuyorum. Anadolu yakasından bir-iki saat mesafede. Yazın göbeğinde çantamızı hazırladık, mayolarımızı aldık yola koyulduk. Yolda baktım sağda solda mısır yazıyor, süt mısıra bayılırım. Bir teyzenin dükkanında durduk. Muhteşem bir mısır yedim, sadece mısır yemek için o yol yine çekilir. İstanbul'dan alışmışız her şeye çok para vermeye, kadın mısır için 1TL istedi. Biz bozukların hepsini verdik, içi rahat etmedi. Tamam bi tane kavun alalım dedik, yine olmadı arabaya binerken armut getirdi :)) Karşıdaymış normalde yeri, yıllardır da oradaymış ama şehir eşkıyaları gelip yerini yurdunu dağıtıp kendi yerlerini kurmuş. Allahlarından bulsunlar diye beddua ettik.


Kerpe ve Kefken'de hiç fotoğraf çekmedik. Kalabalık olacağını tahmin ettim ama caddede donla denize giren insanların kompile burada olmasını beklemiyordum. Ya denize gelmişsiniz bi insan olun di mi, ne yüzmeyi biliyosunuz ne eğlenmeyi. Herkes kıyafetle boyu geçmeyen yerlerde kalabalık gruplarla bağrışarak denizde dikiliyor. Gerçekten basmışlar plajları, paralı plaj da yok. Ya oradan girersin ya da yüzemezsin. Bir kuytuda bir saat yüzdük, geri döndük.

Ne bir doğal güzellik gördüm ne de denizi çok güzeldi. Övgüye dair herhangi bir şey bulamadım ben, bilen varsa anlatsın.

Cumartesiyi böyle yedik. Kalırız diye hazırlanıp gitmiştik oysa ki. Evimize geldik, gece kurtlandık. Caddedeki madoya dondurma yemeye :))

Pazar sabahı Garipçe'ye kahvaltıya gittik. Saat 10gibi oradaydık, biz gittiğimizde çok kalabalık değildi ama öğlene doğru oturacak yer kalmamıştı. Resmen denizin içinde kahvaltı yaptık. Küçücük bir balıkçı köyü burası, balık ağları var her yerde. Deniz kenarında kahvaltı yapılacak yerler var sıra sıra.


Gördüğünüz gibi kahvaltı gayet şahane, açık büfeye hiç gerek yokmuş aslında ziyan oldu çoğu şey. Muhlama yedik, bi yengemin Hopa'da yaptığı bir de bu. O kadar söyliyim, sadece bunu yiyip kalkmak lazım aslında :) Pazar sabahı erken saatlerde giderseniz burası harika bir yer, deniz kokusu içinde yaptık kahvaltımızı. İki kişi 40TL hesap ödedik. Kedileri sevdik, denize baktık. Öğlene kadar orada zaman geçirdik.


Dinlenme diye bir kavram yok bende, akşam üstü de Koşuyolu'ndaki Radika'ya gittik. Burası Ege mutfağı, balık, ot ve deniz ürünleri yemekleri olan bir yer. Dışarıdan görünüşü gayet kasvetli ama içi çok sevimli, dekorasyonu çalan müzikler harika. Bir evin avlusu gibi girişi, enteresan aksesuarlar ve kareli masa örtüleri var :)

Balık çorbası içtik, ilk defa burada içmiştim. Başka bir yerde içmediğim için mi yoksa gerçekten güzel olduğu için mi bilemiyorum ama önyargılarınız varsa kurtulabilirsiniz. Kızarmış balık parçaları ve zeytinyağlı bir şeyler daha yedik. Sevgilimi balık çorbası içmek için zor ikna etmiştim ama o da beğendi galiba :))