15 Şubat 2009 Pazar

ben küçükken

- küçükken elimden kaçan uçan balonların hopa'daki anneanneme gittiğini sanardım. uçan balonun peşinden azcık zırlar, annem anneannene gidiyor diyince susardım. nası bi salak çocuksam artık, bağla bileğine balonu di mi? anneme tam da inanmıyormuşum demek ki, telefonla konuşurken sorardım anneanne balonum sana geldi mi kırmızıydı diye, geldi balkonda duruyor derdi o da her seferinde.

- uçak geçerken annem anneannene el salla derdi, bütün uçakların oraya gittiğini zannederdim. telefonla konuşurken bunu da sorardım anneanne ben sana el salladım derdim o da söylediler bana derdi.

- televizyonda bi şey izlerken herhangi bir sebeple kapatıp tekrar açtığımızda, izlemeye kaldığımız yerden devam edebiliriz sanıyordum. hep video yüzünden..

- ay'ın ismini aydede sanardım, gerçekten uzun yıllar öyle gitti.. hala dilimin ucuna ilk aydede kelimesi gelir.

- hiç eve girmeyim hep sokakta ağaçların tepesinde falan olayım isterdim.

- şahane ip atlardım, süper yakan top oynardım. can tutamazdım ama kolay kolay yanmazdım zıp zıp bi şey olduğum için.

- hava karardıktan sonra dışarı çıkabilmek için her şeyi yapardım. çocukluğumda en mutlu olduğum zamanlar annemle babamın balkondan eşlik etmesiyle de olsa karanlıkta arkadaşlarımla oynadığım zamanlardı.

- algida'nın dışı çilek buzlu içi vanilyalı dondurmalı buzzy diye bir dondurması vardı, en sevdiğim dondurma oydu.

- yavru kedileri devamlı "bu bizim olsun mu" diye eve getirirdim, fırat'a olan sempatim burdan geliyor galiba. paramla devamlı kedilere köpeklere süt alırdım, çöplerde ücra köşelerde yavrulayan kedi köpekle oynardım hep. bi kere bitlenmiştim annem bütün evi kaynattı neredeyse beni de kaynatacaktı.

- evin önündeki kiraz ağacına çıkmayı çok severdim. 2 numarada oturan bi adam vardı, kızardı babama şikayet ederdi. ağacı da babam dikmiş ha, sana ne benim babam dikmiş onu bi kere demek isterdim hep ona. babam da üzülürdü yavrum evde var niye böyle yapıyorsun derdi. neredeyse bütün meyve ağaçlarını tanırım yapraklarından, hepsine çıkmışlığım vardır. en çok dut ağacını severim. duta da bayılırım.

- ankara'da büyüdüm ama 8 bloklu site gibi bahçesi olan bi apartmanda oturuyorduk. parmaklıkların dışına çıkmamız yasaktı çünkü çok güzel bi semtte oturmuyorduk. annemden fırsat bulunca soluğu parmaklıkların dışında alırdık. ayılıp bayılırdı kadın bizi bulamayınca.

- sakızlardan pembo'yu, dondurmalardan buzzy'i, cipslerden tombiyi severdim.

- pazar akşamlarından nefret ederdim, bizimkilerin müziği başladı mı içime bi kasvet çökerdi, yarın okula gidicez diye.

- trt'de bi program vardı, evliya çelebi galiba. hani mürekkep dökülürdü o mürekkep lekesi evliya çelebi olurdu. ne biçim korkunç müziği vardı aklım çıkardı ondan.

- kardeşimle evde durunca kudururduk devamlı, mandallardan ev yapardık. burası benim evimmiş meğersem der içine girerdik, evdeki bütün çikolataları yerdik, salonda kocaman bi masa vardı. sandalyelerle masanın arasında kalan boşluklarda oyun oynardık.

- ben küçükken hiç akşam olmasını istemezdim. ama bi taraftan da hemen akşam olsun, babam gelsin tepesine çıkayım, beraber oynayalım isterdim..

Hiç yorum yok: