28 Kasım 2008 Cuma

çikolatalar

Değişik değişik çikolatalar yapmak istiyorum, önceden yapmışlığım var. Bakınız çikolata kursundan bir fotoğraf:

bayram geliyor ya, bu sefer kararlıyım bayramda ikram ettiğimiz çikolataları ben yapıcamm :) bir ara kuvertür aldım, götümü kaldırıp yapamadığım için kullanma tarihleri geçti attım hepsini. evde çikolata kalıbı da var zaten, eritip içine döküvericem işte. haftaya ilk işim kuvertür almak, çikolata yapmak olacak. eğer becerebilirsem, fotoğrafını koyarım buraya :) capitoleki migrosta krema varsa truf da yapabilirim. ama onu ankara'da yapsam daha iyi olur, gidene kadar erir çünkü.

bi içimi dökeyim, planlarımı yazayım dedim sevgili blogum, yaaa işte böyle :)

27 Kasım 2008 Perşembe

bunlari bi öğretin be!

herşey, hiçbirşey, birşey kelimelerinin nasıl yazıldığını bilmiyorum! evet bilmiyorum, okuyorum öğreniyorum sonra unutuyorum. şey ayrı mı yazılır, birleşik mi yazılır öğrenemedim gitti! bunun kolay bir yolu var mı? tekerleme gibi bir şey bilen varsa bana bi öğretiverse ne güzel olur.

kumandanın pili

yalnız yaşamak çok garip bi şey. bazen en ihtiyacın olmayan şeyler için saatlerini harcarken, en çok ihtiyacın olan ve evdeki eksikliği sinir bozan bir şey için beş dakkanı ayırmıyorsun.

bunalıyorum evde her şeyi kendi başıma yapma zorunluluğundan. uzun zamandır kumandam çalışmıyor. çok fazla televizyon izleyen biri değilim ama bazen izlemek istiyor canım. mesela çarşamba akşamları evdeysem avrupa yakasını izlerim (dilber hala'nın hastasıyım, bir karakter bu kadar adanalı olur yani)

dün akşam deli gibi yağmur yağıyordu, eve geldim. televizyonu açayım dedim, evde ses olsun bir de haberleri dinleyim işlerimi yaparken dedim. elim kumandaya gitti, elime aldıktan sonra hatırladım çalışmadığını. daha montumu bile çıkarmamıştım. sinirim bozuldu, şunu bile ben yapmak zorundayım dedim. bazı şeyler kendiliğinden oluverse ya, ne olur sanki! indim o hışımla bakkala, altta bakkal olmasa sinirle capitole kadar gidecektim o yağmurda.

pili aldım, böyle sinirden merdivenlere oturup ağlayasım geldi. her şeyi ben yapıyorum. ne olurdu yani ben de ailemle yaşasaydım, eve girerken kapıyı çalsaydım biri açsaydı, kumandanın pili bitmeseydi. dağınık bi insanım aslında çok fazla düzeni sevmem ama yine de bazı şeyler tam olmadı mı kızıyorum kendime. neden her şeye yetişemiyorum, neden her şey tam olmuyor?

(bak ama konuyu nasıl değiştiriyorum şimdi, dün geceye doğru düşüncelerim bu şekilde değişti.) ailesiyle oturup bi boka yetişemeyen insanları da anlamıyorum. götüm ayrılıyor istanbul'da, hem geçinemiyorum hem her yere gitmek zor. buna rağmen elimden geldiğince sosyalim. iş, koro, arkadaşlar, amcamlar, ankara, eskişehir, tiyatro, sinema, konser...... elimden geldiğince her şeye zaman ayırmaya çalışıyorum. varsın bazı şeyler de eksik olsun, ev dağınık olsun, kumanda'nın da pili olmayıversin yahu (böyle de nalet bi pollyannayım işte!)

25 Kasım 2008 Salı

iş yerinde parti

bugün bizim odada acayip bir sıkıntı var, kimsenin canı çalışmak istemiyor. gittigidiyor'dan bi şeyler bakıyorduk, konu nasıl olduysa patlamış mısıra geldi. hadi mısır alalım dedik, korkudan işyerinden ayrılamıyoruz. bakkaldan söyleyelim dedik. yakınlarda bir bakkal var, iş yerindeki arkadaşlar sigara siparişi veriyor sık sık. aradık, patlamış mısır yokmuş. biz de cips ve çekirdek söyledik. çılgın gibi yiyoruz şimdi. müdür yok bugün tabii ki, olsa o çekirdekleri kabuğuyla yedirirdi bize herhalde.

herkes çok mutlu, keşke fotoğraf makinemiz olsaydı :)

resmen iş yerinde çekirdek yiyorum yahu, ay çok eğlendim :)

20 Kasım 2008 Perşembe

ne istediniz sözlüğümden!

Ben bu Bilgi İşlem’e ne diyim ya! Her şeyi engellemişler, sözlük hiç açılmıyor. Günlük 60dk kota koymuşlar, bloga ve başka bazı sitelere de kotalı girebiliyoruz (ekşi duyuru da dahil). Bu yazıyı da word’de yazıyorum, kotam dolmasın, daha akşama çok var. Canım sıkılır da blog bakmaya karar verirsem kotamı boş yere harcamış olmayım. Bu arada kota da kontör gibi, yani bi yere girdin 5-10sn durdun kapattın ya, gitti 10dk’lık kota.


Ne istediğiniz ekşi sözlük’ten ya, ben işle ilgili şeylere bile oradan bakıyordum. Sözlüğü açmaya çalıştığımda şöyle bir uyarı geliyor ekrana:

“ This Websense category is filtered: Message Boards and Forums. “

Sözlük forum değil bi kere Allah Allah!


Sözlük olmayınca sanki bi şey eksikmiş gibi geliyor. Mesela bilgisayarında word yokmuş gibi, excel yokmuş gibi. Gmaili dönem dönem engelliyorlardı da sözlüğe kimse bulaşmamıştı şimdiye kadar. Ben bi insanın işi varken internette dolaşabileceğine inanmıyorum ya, inanmak istemiyorum. Siteleri yasaklayınca “kimse de hmm benim girdiğim siteler yasaklanmış, ben de zaten işlerim duruyorken internette takılıyordum, madem yasakladılar ben de çalışayım bari” demeyecek. Herkes şahlanacak şimdi, satışlar da katlanacak, verimlilik de artacak! Tutmayın bizi!

18 Kasım 2008 Salı

yine yaptım!

anahtarı kapının arkasında unutma birincisi oldum. daha bir iki ay önce unutmuştum, yine başardım. nasıl bir şapşalım ben böyle yahu! bu sefer geçenkinden daha çok sinirlendim kendime. bi götümü toplayamadım ya şuraya geldiğimden beri.

ne yapsam da anahtarı unutmasam?

1. kapıya yazı yaz : çok da görürüm ben o yazıyı, bu kafayla. devamlı bi şeyler düşünüyorum, sabah kontrol ediyorum güya, çantamı aldım, şemsiyemi aldım, alarmın düğmesine bastım. evet her şey tamam, çat diye kapatıyorum kapıyı. bi bakıyorum anahtar yok elimde.

2. anahtarı kapının arkasına takma : iyi de hadi gece kapıyı kilitledim, anahtarı çıkardım kapının arkasından diyelim. sabah kilidi açmak için yine kapıya sokucam o anahtarı. anahtar yine kapı açılırken kapının arkasında olmuş olacak.

3. kapıyı kilitleme : en mantıklısı bu, üstteki kilit gibi şeyi çeviricem, kapıyı kilitlemiycem. alarm var nasılsa. eve girince anahtarı çantama koyucam, sabah da kapıyı çekip çıkıcam. kapı kapandıktan sonra anahtarla kilitliycem.

eminim her sabah da böyle yaparım ben şimdi!!!

çilingire söyleyim de devamlı müşteri listesine yazsın beni, ayda bir görüşüyoruz nasılsa telefonunu da kaydetmişim ben bu boku yine yerim dedim herhalde. telefonda numarasını gördüm ona da kızdım!

14 Kasım 2008 Cuma

eskişehir


bir eğitim için eskişehir'e geldim, başka işler çıktı dönüşüm uzadı. bir haftadır burdayım.

hiç gitmek istemiyorum buradan yaa, herkes büyük şehirde yaşamak zorunda mı?
geri gelsem ne olur sanki? fabrikadaki çaycı bile abla sen gitme artık burda dur diyor bana :) gitmesem keşke..

dağlara gel dağlara

dağa da çıktım ya sayın seyirciler artık ölsem de gam yemem. vallahi billahi çıktım, dağlarda tepelerde kayalarda sektim keçi gibi. aha da fotoğraf inanmayanlar için. ne kadar da yüksekteyiz değil mi?

eskişehir sarıcakaya tarafında dağküplü köyü yakınlarındaydık. başımızda hocalarımız vardı. ekibin çoğu deneyimli zaten, yanımda da benimle ilgilenme konusunda deneyimli bir rehberim vardı, çok güzel bir pazar oldu yani :)

çok eğlenceli, çok güzel bir uğraş ama benim her zaman yapabileceğim bir şey değil, hava çok güzeldi o yüzden çok zorlanmadım ama karda kışta yürüyemem gibi geliyor. az miktar da olsa her gün işe yürüdüğüm için yürüyüş sonrası sadece 2 gün bacaklarım ağrıdı, çok büyük acılar çekmedim :) 10.30 gibi başladık yürüyüşe, 16:30da dağküplü köyüne indik. köy kahvesinde çay içtik, bu kısım çok güzeldi :) keşke onun da fotoğrafı olsaymış.



















çok yorulurum, perişan olurum, donarım, üşürüm, tuvaletim gelir, sürekli problem çıkarırım gibi geliyordu ama hiç öyle olmadı. grupta en çok eğlenenlerden biri bendim galiba. gördüğüm her şey mutlu etti beni, en çok da mantarlar. rengarenk ilginç ilginç mantarlar gördük yol boyu. çok güzeller değil mi?