yalnız yaşamak çok garip bi şey. bazen en ihtiyacın olmayan şeyler için saatlerini harcarken, en çok ihtiyacın olan ve evdeki eksikliği sinir bozan bir şey için beş dakkanı ayırmıyorsun.
bunalıyorum evde her şeyi kendi başıma yapma zorunluluğundan. uzun zamandır kumandam çalışmıyor. çok fazla televizyon izleyen biri değilim ama bazen izlemek istiyor canım. mesela çarşamba akşamları evdeysem avrupa yakasını izlerim (dilber hala'nın hastasıyım, bir karakter bu kadar adanalı olur yani)
dün akşam deli gibi yağmur yağıyordu, eve geldim. televizyonu açayım dedim, evde ses olsun bir de haberleri dinleyim işlerimi yaparken dedim. elim kumandaya gitti, elime aldıktan sonra hatırladım çalışmadığını. daha montumu bile çıkarmamıştım. sinirim bozuldu, şunu bile ben yapmak zorundayım dedim. bazı şeyler kendiliğinden oluverse ya, ne olur sanki! indim o hışımla bakkala, altta bakkal olmasa sinirle capitole kadar gidecektim o yağmurda.
pili aldım, böyle sinirden merdivenlere oturup ağlayasım geldi. her şeyi ben yapıyorum. ne olurdu yani ben de ailemle yaşasaydım, eve girerken kapıyı çalsaydım biri açsaydı, kumandanın pili bitmeseydi. dağınık bi insanım aslında çok fazla düzeni sevmem ama yine de bazı şeyler tam olmadı mı kızıyorum kendime. neden her şeye yetişemiyorum, neden her şey tam olmuyor?
(bak ama konuyu nasıl değiştiriyorum şimdi, dün geceye doğru düşüncelerim bu şekilde değişti.) ailesiyle oturup bi boka yetişemeyen insanları da anlamıyorum. götüm ayrılıyor istanbul'da, hem geçinemiyorum hem her yere gitmek zor. buna rağmen elimden geldiğince sosyalim. iş, koro, arkadaşlar, amcamlar, ankara, eskişehir, tiyatro, sinema, konser...... elimden geldiğince her şeye zaman ayırmaya çalışıyorum. varsın bazı şeyler de eksik olsun, ev dağınık olsun, kumanda'nın da pili olmayıversin yahu (böyle de nalet bi pollyannayım işte!)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder