5 Ocak 2014 Pazar

Nişan Şekeri

Helloooooo, en son yazdığım tarihe bakınca utandım. Kaldığımız yerden devam edelim denecek bir tarih değil. Temmuz 2012!!! gerçekten çok şey değişti hayatımda, İngiltere vizesi alamadım, çalışmaya başladım, evlendim :))

Dedim ki fotoğraflar klasörüne bakayım, ilk yazılabilir fotoğrafla ilgili yazarak başlayım :)

Burada sıkça gittiğimiz yerleri birbirimize yaptığımız sürprizleri yazıyordum aslında ama evlilik konusunu açmamıştım hiç. Bizimki gibi uzatmalı ilişkilerde evlilik çifte en çok sorulan soru oluyor, biz de artık o kadar bunaldık ki bu sorulardan evlenelim bari dedik. Millet rahatlasın en azından, yoksa benim istediğim falan yoktu!! :)))) Şaka bir yana, gerçekten bu adamla aynı evde otururum zerre de batmaz bana, huyu da güzel birbirimizi üzmeyiz kırmayız "uyumlu bir çiftiz" diyorsanız bu yola girin. Yoksa hiiiiç bulaşmayın, nice boşananlar var. Tek sebebi hayata farklı pencereden bakıyor olmaları. Sanırım flört döneminde anlaşılmıyor bu. Uyumlu olmak aynı olmak anlamına gelmiyor, esnemek demek benim gözümde. Bunu başaramayan çiftlerin sonu fena. Allah kimseyi ayırmasın diyoruz, bizi de tabi :)

Ben yavaş yavaş bu süreçte neler yaptık onları anlatmak istiyorum bir kaç yazıda. Ziiiraaa en sevdiğim konu evlilik, düğün, şeker, pasta, gelinlik :)) Bu arada evlilik hazırlıkları sırasında da eşini bunaltan paparayı yiyen çok insan var. Adamı 5 saat perde bakmaya götürürsen adam bunalır tabi. Sakin sakin, dengeli bir şekilde verin dozu hanımlar. Kuşları ürkütmeyin :) Ben büyük şeylerle değil de (gelinlik, mobilya vb.) böyle şekerdi, peçeteydi, şarkı listesiydi gibi şeylerle bunalttım mesela :))

Ocak sonu nişan, Mayıs'ta düğün dedik. Nişan bizim evde oldu çok fazla bir şey yapmadım ben, ailem sağolsun çok koşturdu. Biz İstanbul'dayiz, kız evi Ankara'da, erkek tarafı Eskişehir'de. Ocak'tan Mayıs'a kadar kaç bin km yaptık siz hesap edin :)

Nişan elbisesi aldık, çok sancılı bir süreç olmadı çünkü eşimi alacağım gün götürüp iki elbise denedim o kadar. Kızlar kahrımı çekti bu aşamalarda, siz de sakın müstakbel eşinizi başından sonuna kadar bu alışverişe dahil etmeyin. Kızlar hem daha iyi fikir veriyor hem de tabii ki daha sabırlılar :)

Nişan pastasını annem ve kardeşim kendi zevklerine göre yaptırdılar. Şehir dışında olunca şöyle oluyor:
Fotoğraf çekip gönderiyorlar, "bu olsun" diyorsun. "Ama aslında biraz da şöyle olsa daha güzel olmaz mı?" diyorlar. "Tamam o zaman sizin dediğiniz gibi olsun." diyorsun. "AAAAA AMA SEN DE HİÇ FİKİR VERMİYORSUN" diyorlar. Sonunda dedim ki benim zevkimi az çok biliyorsunuz, size bırakıyorum. Siz seçin. (Benim böyle yapmama alışık olmadıkları için bin kere arayıp teyit ettiler :))))) )


Nişan çikolatasının bir tane bile fotoğrafını çekemeden ikram etmişler yanarım ona yanarım dostlar. Eminönü'nde yaptırdık, gümüş tepsi, tabak vb. istemedim ben gümüş rengi bir altlık aldık ona yaptırdık baya süslü bir paket oldu, çikolataları da herkes çok beğendi. "Kim yiyecek ya bunu bir sürü yemek var pasta var" demeyin, kendimize iki tane zor sakladık :) Yeniyormuş gerçekten, anı olarak alıp götürmek isteyenler de oluyor tabi. Dışı gümüş renkli parlak kağıt kaplı çikolatalardı.


Biz bir de o gün dağıtacağımız şekerler verelim istedik. Asıl konumuz bu. Normal insanlar gidip bir yerden yaptırıyor tabi bu şekerleri falan ama ben her şey değişik olsun diye tutturduğum için değişik bir şeyler buldum :)

The Loli Shop adında el yapımı şekerler yapan bir şekerci var. Daha önce eşime hediye bir kavanoz şeker almıştım, hem tadı hem görselliği gerçekten çok güzel. Oradan nazar boncuklu şekerler sipariş ettim. Gönül onlar hazırlasın, kavanozları ve süsleriyle hazır gelsin isterdi ama şekerler el yapımı olduğu için çok ucuz değil. Bir de gıda boyası sebebiyle sitedekinden farklı renkler gelebiliyor. Aşağıdaki şekerler mavi ve mor olarak sipariş ettiklerim. Gelen renkler bildiğiniz gri ve su yeşili. (Eğer böyle bir işe girişecekseniz mutlaka sipariş kargolanmadan fotoğrafını isteyin) ve içinde hiç katkı maddesi olduğu için bayatlama ihtimalini düşünerek siparişi olaya yakın bir tarihte sizde olacak şekilde verin. Aynen böyle yapın ki benim gibi bambaşka renkler arasında kalın, sıkıntıdan patlayın :)))

Şekerler gelmeden önce Eminönünden mavi ve yeşil kurdeleler, şeker koymak için poşetler, nazar boncukları almıştık. Bir de en favori mekanlarımdan olan Şekerci Cafer Erol'dan dışı çikolata kaplı bademlerden aldık. Şekerlere göre renk uyumu yaptım kendimce, bademler mavi ve beyazdı. Şekerler bir geldi renkler bambaşka, çok üzüldüm ama bu uzuuun süreçte ota boka üzüldüğünüz için bir süre sonra çok takmamayı öğreniyorsunuz. Benim gibi takıntılı bir manyak bile bu öğüdü veriyorsa dinleyin derim. Bir de tabi bu süreçte sizi telkin edebilecek bir eş seçmiş olmalısınız. "Olsun, bak böyle de çok güzel oldu. Etiketlerle uyumlu oldu" gibi söylemlerin "Sen her şeyi takarsan erkenden ölürsün" gibi tehditlerin de çok etkisi var tabi :))


Etiketlerin görselini internetten buldum, normal A4 kağıda renkli bastırıp kestim, poşetlerin içine koydum. Böyle tekil şahıs konuşuyorum ama eşim çok yardım etti gerçekten. Annem de bana sürpriz yapıp lavantalı magnetler hazırlamış, onlar da çok güzeldi :) pişti olmadı neyse ki. Hem şekerleri hem lavantaları iki ayrı sepete koyup misafirlere dağıttık.



Uzun bir yazı oldu, özlemişim :) Görüşmek üzere..

16 Temmuz 2012 Pazartesi

Her İş'teki hayır, nerelerdesin kuzum?

"Hayatta hiçbir şey istediğim gibi gitmiyor" modundayım bayadır. İşten çok saçma bi şekilde ayrıldım. Kısa bir eğitim için İngiltereye gitmek istedim, vize alamadım. İş arıyorum şimdi, arayan soran var çok şükür elimiz bi ekmek tutar inşallah. Ama yanlış karar vermekten çok korkuyorum. Benim dışımda gelişen olaylar bunlar tabi, bi de kendi irademle bilerek isteyerek yaptığım şeyler var. Onların da istediğim gibi sonuçlanmadığını görünce kendime kızıyorum. İnsan aynı kişiye kaç kere inanır kaç kere artık bi şey yapacağını düşünür ve gerçekleşmez??? İnsanın defalarca umutlanması için gerizekalı olması lazım di mi? Memnun oldum, o gerizekalı benim!

Yani öyle bi istediğim gibi gitmiyor ki işler en ufak işim bile olabilecek en zor şekilde oluyor. İstanbul'dan Eskişehir'e geldik arabayla. Ordan Ankara'ya gidicem. Ankara'ya son hızlı tren 21:00' da kalkıyor, yetişemem otobüsle giderim diye trene bilet almadim. Saat 21:02'de gardaydım, tren de orada duruyordu! Yer yok dedi adam, olmaz tabi cuma akşamı son trende yer olmaz. Trene yetişememek tamam zaten kabullendim baştan ama neden ucu ucuna orada oluyorum? Neden? Bi saat sonra olayim mesela. Trenle 22:30da Ankara'da olabilecekken otobusle gece 01:00'de oradaydim.

İngiltere meselesinin nasil olmadigini anlatmak bile istemiyorum. Valizi hazirladim, paramı pounda çevirdim, 12de ucak var ben vize alamadigimi 9da öğrendim.

Şimdiiii gelelim "Her işte bir hayır var" meselesine. Ben gitmedim de uçak mı düştü? Gideceğim okul mu yandı? İngiltere'de savaş mı çıktı? İngiltere'ye gidemedim de google beni ceo olarak işe mi aldi? Peki hızlı treni kaçırdım da kaza mı yapti tren? Otobusle gittim de yanima ak sakallı dede mi oturdu? Hayır dostum bunlarin hiç biri olmadi. O yuzden bir süre bana "Her işte bir hayır var" la gelmeyin, terlikle üstünüze yürürüm!

Annem kurdele almış bugün bir suru, rengarenk içiçe geçmiş sorunlara benzettim bunları. Yine de guzel gorunuyolar bence:)

24 Mayıs 2012 Perşembe

İşsizlik sucks!

Sen planlar yaparken hayat sana gülermiş. Bana resmen kahkaha attı o zaman :) İşten ayrıldım 2 hafta önce. Yani 9 gündür çalışmıyorum. Nasıl sıkıldım nasıl patlıyorum bi bilseniz. İşin garibi hemen işe girmek de istemiyorum, oysa ki herkes kollarını açmış beni bekliyordu :) Kapımda kuyruk var :)

Bir daha böyle bir fırsatım olmayabilir diye düşünerek yurtdışına gitmek istiyorum. Önce dil kursu sonra da bi sertifika programı olabilir belki. Araştırıyorum, maliyetler inanılmaz. Herkesin başka bir fikri var. Kafam çorba oldu yani. Bir hafta içinde bir IELTS denemesine girip seviyeme bakıcam ona göre bir karara varıcam artık.


İşten ayrıldığımı duyan herkes "eheheh dinlenirsin işte ne güzel" diyor. Eski yazılarda vardır belki, benim hayatımda dinlenme diye bir kavram yok. İnsanlar gece yatar uyur ve sabah dinlenmiş olarak kalkar diye düşünüyorum. Bi de kafam kazan gibi zaten kafa benle geliyor her yere nasıl dinleneyim :)

Bu ara sürekli dil kursu araştırıyorum. En büyük kabusum gideceğim kursta çok Türk olması :) İki gece önce rüyamda İngiltere'ye gidiyorum sınıfta 10 kişiyiz, 8i Türk hoca da Türk. Rüyaya bak, gel de dinlen hadi bakalım :)

Dün gece de rüyamda IELTS denemesine girdim :) Bu belirsiz dönem biraz daha uzarsa gidişatım pek iyi değil a dostlar.

Şimdi ben böyle kafayı yiyorum ya, kesin bi işe giricem, yurtdışına falan gidemiycem, kırıcam bi tarafımı oturucam İstanbul'da. Bak buraya da yazıyorum :)

1 Nisan 2012 Pazar

Doğa İçin Çal 4

Bayılıyorum bu projeye, dördüncüsünün çıkmasını bekliyordum yayınlamışlar :) hiç görmediğim enstrumanlar var videoda. İstanbul'un değişik yerlerini videoda görmek hoşuma gidiyor, Süreyya Operasının önünde çalan biri var mesela, Kadıköy rıhtımda yapılan bir kayıt var. Farklı müzik tarzlarını bu kadar güzel nasıl harmanlıyorlar bilemiyorum, dinleyin siz de beğeneceksiniz eminim :) http://www.youtube.com/watch?v=hJ-icfN0Ag0&feature=share



Bi eleman var babasının kucağında, babası elektro gitar çalıyor (Metin Türkcan) O da küçük elini gitarın perdelerine koymuş. Bayıldım :)

Ağaçlar.net'e üyeyim aslında bi ara bakıyordum forumlarına ama sonradan unuttum nedense. Balkonumdaki çilekler böceklenmişti onun için girmiştim, içindeki bilgilere ve yapılanlara çok şaşırmıştım. Bazı konularla ilgili bilgilendirme toplantıları düzenliyorlar. Bonsai yetiştirme mesela. Tavsiye ederim, bir göz atın. Şu boktan gidişat içinde en azından doğa için bir şeyler yapmaya çalışan insanlar olması belki benim gibi sizi de mutlu eder. http://www.agaclar.net/

29 Mart 2012 Perşembe

so tell the girls that i'm back in town

Ne kadar uzun zaman olmuş yazmayalı. İçimden gelmemiş demek ki. Koca 2011 yılında 5 tane yazı yazmışım, çok şaşırdım. Sanki mutluluk katsayımla doğru orantılıymış yazdıklarım.

Bloggerın yeni düzenine alışmayı bir süre reddederdim kesin :) Değişimci olmak lazım, ilk yazıyla adım atayım dedim. Kişisel bir yazı olacak, antin kuntin bi şey yok bu ara.

İngilizce konuşamıyorum, İngilizcem geriledi diye takmıştım bayadır. Kasım'da kursa başladım, bi görseniz bülbül gibi şakıyorum şimdi. Yok lan Fatih Terim'den halliceyim işte :) Neyse abartmayım da konuşma işi zor hacı. Cumartesi İngiliz, Pazar Amerikalı hoca geliyor. Geceyle gündüz kadar farklı karakterler, çok komik ikisi de. İngiliz tam bir çatlak, çok komik eğlenceli bir adam. Sürekli gülüyoruz derste, son ders mutlaka oyun oynuyoruz. Amerikalı olan da tam bir kıl. Ders aralarında sınıfta kitap okuyor, dersi 1saniye bile kaynatmıyor. Sıkıntıdan bayılıyoruz hepimiz ama kültürlü bir adam, konuşması da İngiliz hocadan daha iyi.  Pazar  ara sınav var, kelimelere baktım biraz. Gramer bilmiyorum ben zaten, öğrenmedim de 5 aydır. Sınavlardan yüksek puan alıyorum diye sınıftakiler biliyorum sanıyor, valla billa bilmiyorum ya içimden geçeni yapıyorum sezgisel yaklaşım tamamen. Passive, tenseler falan hiçbir fikrim yok. Cumartesi gecesi de arkadaşımın doğum günü dışardayım.

Bahar geldi diye çok seviniyorum, hava geç kararıyor, ağaçlar çiçek açtı. Doğa mutlu ol diye mesaj veriyor resmen.

Bloglarında güzel güzel fotoğraflar yayınlayanları kıskanıyorum :) Bokum gibi yazı oldu bu ama olsun ilk adım. Daha sık yazıcam artık.


4 Ekim 2011 Salı

Asmalı Mescit

Uzun bir ara olmuş. En son Nisan'da yazdığımın farkında değildim gerçekten :)

Mayıs'tan bu yana sürekli gezdim hiçbirini yazmamışım ne kötü. Kış geliyor, biraz daha az seyahat etme hayaliyle yanıp tutuşuyorum :) Bu haftasonu İstanbul'dayım. Antin Kuntin bi şey icat etmezsem evde film falan izlemeyi planlıyorum.

Asmalımescitte şöyle ışıklı bi süs var. Benim kadar seven var mı merak ediyorum :) Her geçişimde yanı yöresi dolu olduğu için dibinde oturamamıştım hiç. Geçenlerde bi arkadaşımız geldi, hafta içi taksime gittik. O zaman bomboştu, gittim dibine oturdum ben de :)

Bi de böyle ilginç bir yazı gördüm saatin içinde. Ne anlamı var bir fikrim yok :)

27 Nisan 2011 Çarşamba

Buralardan gidesim var

Otu boku yasaklayan zihniyet yüzünden şu ortamdan da uzak kaldık ya ben bi şey demiyorum. Seçimler geldi yine, kanal açıcam diye yine oy da alacaklar. Nazım Hikmet'in bi şiiri var "Akrep Gibisin Kardeşim" diye, sonu şöyle:

.....
ve bu dünyada bu zulüm
senin sayende
ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hala şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin.
demeye de dilim varmıyor ama
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!

müstahak size yani!

Neyse, içinde bulduğum durum (bireysel olarak) bombok. Çok çalışıyorum, sürekli aynı şeyleri yapıyorum kendimi tekerleğin içinde dönen hamster gibi hissediyorum. Canımı sıkan bir sürü şey var, artık mücadele edecek enerjim yok. Ülkemin durumuna da canım çok sıkılıyor bu ara. Nihat Doğan gibi ülkem canım ülkem diye konuşmalar yapasım var. Adaya mı gideyim dağa mı çıkayım napayım da şu başımdaki adamları görmeyeyim bilmiyorum.

Ankara'ya dönmek istiyorum bu aralar fena halde, tek derdim evdeki akşam yemeğinin bamya olup olmadığını düşünmek olsun istiyorum, annemle banyoyu ıslattığım için kavga etmek istiyorum, annem uykusundan uyanıp yatın artık geç oldu desin kardeşimle beni huzursuz etsin istiyorum.

Her şeyden uzaklaşmak, buralardan kaçıp gitmek istiyorum..