29 Eylül 2009 Salı

Canım Ailem başladı :)

Nasıl mutluyum anlatamam, bütün gün akşamı bekledim resmen :) Merto okula başlıyomuş, ne sevmli bi çocuk ya!

Samim, dönmesi için Meliha'yı ikna etmeye çalışıyor. Meliha, "Benim tanıdığım Samim, yalancıdır düzenbazdır belki ama beni iki günlük kadına rezil etmez." diyor. Gözlerim doldu, gerçekten bazen ne kadar büyük şeyler bağışlanabiliyor ama küçücük bi şey insanı hayal kırıklığına uğratıyor..

18 Eylül 2009 Cuma

Gel gidelim güneylere yenilenip dinlenmeye

Maillerime bakıyordum sabah, kardeşim Mazhar Alanson'un şarkısını göndermiş. Her şey çok güzel olacak filminin soundtrack'i. Sami Özer'le (şahane bir sesi var) beraber söyledikleri "Bu ne biçim hikaye böyle" İçinde

"Gel gidelim güneylere
Yenilenip dinlenmeye" sözleri geçiyor

Biz yarın sabah yazlığa gidiyoruz inşallah :) Resmen gün saydık, neyse ki bugün cuma. Beraber yolculuk yapmayı çok seviyoruz. Seviyorum lan ben kardeşimi, sabah sabah gönderdiği şarkıya bak! :)


İnanılmaz bir programım var okurken başınız dönecek.

Bugün iş çıkışı Ankara'ya gidiyorum.
Cumartesi sabahı yazlığa gidiyoruz.
Salı yazlıktan Ankara'ya dönüyoruz.
Çarşamba sabahı Eskişehir'e gidiyorum, toplantı için.
Çarşamba akşamı Eskişehir'den Ankara'ya geri dönüyorum.
Perşembe sabahı Ankara'dan İzmir'e gidiyorum.
Cumartesi İzmir'den İstanbul'a dönüyorum.

Nasıl? :))

14 Eylül 2009 Pazartesi

Güzel Türkçemiz!!

Ben bunlara dayanamıyorum ya, var mı benim gibi takıntılı olanlar?

Şarz: Bi insan nasıl şarz der ya? Şarj'dan daha zor değil mi bu kelime. Nasıl takıyorum buna Allahım, duyunca cinlerim tepeme çıkıyor.


Kelime sonlarını uzatma: Bu facebook ve msn zikleri çıktığından beri gençlerde bi yozlaşma var azizim. Yani ünlemlerin falan uzatılmasını anlıyorum, yaaaa, offfff vb. Bütün kelimeler uzatılarak yazılır mı? "nedeeeennnn gelmedddiiinnnnn?" milletin facebook accountu böyle cümlelerle dolu. Nası bi insansınız lan siz?

Sesli harfleri yazmama: Yemin ederim örnek bile yazamıyorum o kadar kıl oluyorum şu duruma. Birisi dişlerini sıkmış da öyle konuşuyormuş gibi geliyor. Nedir bi de bu acele yani? Sesli harfleri yazmamakla kazandığın zamanı nerede kullanıyorsun? Gidip Türk Dili ve Edebiyatı hakkında yazdığın makaleni mi bitireceksin? **nbr? napiosn?** Naptın lan aradaki harflere? (sessiz harften yiyene de örnek vermiş olduk burada)

Soru eklerini bitişik yazma: Bu kadar basit bi kuralı öğrenememeyi anlayamıyorum. Temel ilkokul bilgisi. Çok kolay ezberlenebilir yani. Dayanamıyorum hacı, buna da dayanamıyorum. İşyerindeki maillere "önce soru ekini bi ayrı yaz da ondan sonra iş iste" yazasım geliyor.

Dahi anlamına gelen -de'yi bitişik yazma: Beni bunun derdi öldürecek ya, bugüne kadar gördüğüm bir hatayı bile atlamamışımdır. Hepsini tespit ederim, istisnasız. Söyleyip düzellttirdiğim çok olmuştur.


-ki bağlacını bitişik yazma: İçim şişti yazarken, takıntılı bi mayakmışım ben meğersem. Buna da örnek veremiycem, valla bayılmak üzereyim.

Akordeon

Bu yaz menopozlu teyzeler gibi eve girer girmez balkonun kapısını açtım hep. Şimdi kapattım yatıcam diye, valla sıkıntı geldi. Sabah da uyanır uyanmaz açtım kapıyı yine, öğlene doğru evdeyken dışarıdan müzik sesi geldi. Baktım yine akordeon çalıyor biri dışarıda :) Bunun beni ne kadar mutlu ettiğini anlatamam ya, gerçekten mest oluyorum. Canlı çalınan herhangi bir enstrümanı dinlemeyi çok severim. Hele akordeonsa, hele de birisi bahçemde çalıyorsa bambaşka oluyor :) Çıktım balkona kaydettim yine, buyrun.


Hello Kitty'li defter

Hello Kitty ile ilgili yazıyı hala yazmadığım için ne kadar çok Hello Kitty'li eşyam olabileceğini kimse tahmin edemez :) Hala gördükçe dayanamıyorum, ne olursa olsun almak istiyorum.

Bu akşam alışverile Carrefour'a gitmiştik. Sözde deterjan alıcaz :) Aslında bu defterden başka bi şey almadık. Hep ihtiyaç :)

İçini eve gelince gördüm, içindeki desenlere ayrı kabına ayrı bayıldım. Her sayfanın kenarında Hello Kitty resmi varmış.Kaç yaşındayım ben Allahım, niye vurmuyosun kafama bi şeyle?

13 Eylül 2009 Pazar

Her evin kuralları vardır!


Birinin evinde tuvalete girersin, sifon çalışmaz. Çaresizce seslenirsin "ya bu çalışmıyo mu?" diye. Konuşa konuşa gelir ev sahibi. "O öyle ya.. Şurasından şey yapınca oluyor aslında" :)) Her evde var di mi böyle şeyler?

- Televizyonun sesini bir yere kadar açabiliyorsun. O az miktarı az miktar geçersen (bkz: pardon/ ferhan şensoy) sen kumandayı bi kenara koyduktan sonra televizyonun sesi kendi kendine açılıyor. Evet, aynen böyle :)

- Sandalyelere nazikçe oturacaksın, minderleri düşüyor. Bir kere oturma şeklini öğrendikten sonra problem yok.

- Duş alırken sıcak su soğuk suya dönüşürse, musluğu sıcağa azcık çevirip bekleyeceksin. Öyle yapınca tekrar ısınıyor.

- Banyodaki musluk sen kapattıktan sonra bozulmuş gibi akıyor bir süre, ama sonra duruyor.

- Vantilatörün zaman ayarını yapmadan 2.seviyede üflesin diye düğmesini çevirirsen çalışmıyor. Zaman ayarını yaparsan istediğini seviyede çalıştırabilirsin. "önce ne kadar üfliycez onu söyle koçum" diyor yani.

- Dış kapı asla ilk kapatmada kapanmıyor, şöyle sertçe kapatacaksın apartman inleyecek öyle kapanır.

- Çamaşır makinesi sıkmaya geçince üstünde ne var ne yok yere atıyor. Çalıştırmadan önce üzerindekileri yere koyuyorum.

Aslında evin girişine asacaksın kuralları ki misafirler elinde kalan, çalışmayan, ses çıkaran şeyler için paniklemesin :)

9 Eylül 2009 Çarşamba

Biblolar

Uzun zaman önce bir yazıda görüp beğendiğim biblolar vardı. Sevgililer günü hediyesi olarak geçiyordu. Limango'da bugün JOY diye bir markanın kampanyası başlamış, orada gördüm bibloları. Alıverdim, kitaplığıma koyacağım.

Biblodan da nefret ederim normalde, ama çok sevdim bunları :)


8 Eylül 2009 Salı

Topuklu Ayakkabı

Ne bela bi şey bu ya! Giyince hoşuna gidiyor insanın namussuz, ama insanı mahvediyor. Bugün bir uygulama vardı, iş görüşmesinin bir üst versiyonu. Aday göreceğim zaman daha şık giyiniyorum. (Normalde kot olmamak şartıyla bol pantolonlar, düz ayakkabılar falan giyiyoruz.) Adaylar özenip geliyorlar çünkü, ben de insan gibi geleyim dedim işe. Topuklu ayakkabıyı da çaktım! Canıma okudu resmen bütün gün.

Nasıl bir eziyet, neden bunu icat etmişler. Kimin kadınlara bu kadar büyük garezi olabilir ki?

Ayakkabı demişken, şöyle muhteşem bi yer var. Haberiniz olsun :)

nr39

Çökme Habercisi

Genelde Mozilla Firefox kullanıyorum, kardeşim öğretmişti eskiden. O zamanlar internet explorer'da sekme mantığı yoktu.

Dün bir uyarı verdi kendisi, böyle uyarı olur mu :) Daha önce hiç görmemiştim, çökme habercisi nedir ya? :)

Erkek Dediğin

Uzun zamandır aklımda var bi şeyler yazmak, bir türlü fırsat olmadı, bu yazı da taslak olarak duruyordu. Bu öğlen iş yerinde de konuşulunca artık yazayım dedim. Sözlükte her zaman için en popüler başlıklardan biri olmuştur. Benim de sürekli olarak aklımın bi kenarına yazdığım özellikler var. Ben kendim çok güzel huylu, süper akıllı bir Adriana Lima olduğum için ideal erkeği tariflemek tabii ki en doğal hakkımdır diye düşünüyorum :)

Madde madde yazıcam aklıma geldikçe, kimseye mesaj verme amacı yok bu yazının. Sevgilimiz okuyo ya, baştan açıklamayı çakmak lazım. Haa o oturup ideal kadın diye bi yazı yazsa ne olur, kendisi için çok iyi olmaz bence. Başta da belirttiğim gibi çok iyi huylu, anlayışlı melek gibi bi insan olduğum için hiç bi şey demem. Demem lan, insan gibi yazarsa demem hatta dikkat etmeye de çalışırım öyle olmayan özelliklerim varsa düzeltmeye çalışırım biraz. Ama saçı şöyle olsun, götü böyle olsun falan yazılırsa bilemiyorum, fena olur galiba!

1. Şimdi efendim fiziksel özelliklerle ilgili bi şey yazmak doğru olmaz. Ay ben çok uzun boylu seviyorum dersin gider bi yercücesine aşık olursun. Göze hoş görünen özellikler elbette vardır ama kaşı şöyle olsun, gözü böyle olsun diye sipariş vermek bi boka yaramaz. (Tek bir noktayı ayırırım ben burada, elleri güzel olsun. Eller çok mühim, ellerine bakınca midem bulanıyorsa o adam Brad Pitt olsa işim olmaz.)

2. "Kadın milletinin istekleri beklentileri bitmez. Azcık maço olsun der, kıskanınca kıro der. Beni sevmiyosun der, sevdiğini çok söyleyince bunaltma der." Eminim erkeklerin hepsi böyle düşünüyordur şimdi. Ama anacım bokunu çıkarıyorsunuz herşeyin. Bi sınırı var bu işin, o sınırı tutturacaksın. İlişkiyi yürütebilmek için en önemli şey bu zaten.

3. Kıskanmadan olmaz! Kadın işkillenir, bana çok güveniyo falan demez içinden inan bana. Dozunu ayarlayacaksın, yoksa ya psikopat olursun ya gamsız. Kadını kişiliksiz ezik biri yerine koymadan kıskanacaksın. İçinden "Sen kesin onunla bununla fingirdersin" diyerek telefonunu karıştırmayacaksın, ama telefonu çalınca yalnızca gözlerine bakarak kimin aradığını bilmek istiyorum diyeceksin. Üstüne başına karışmayacaksın, onu giyme bunu giyme demeyeceksin. Girdiğiniz bir ortamda "olmamış bir kadın kıyafeti" için yorum yaparak imada bulunacaksın. Alışveriş yaparken kibarca söyleyeceksin. Kadınlar hep anlar bunları.

4. Cimri adam hiç çekilmez, görgüsüz gibi de davranmayacaksın ama. Yani paran olmasa bile, sanki iş, kadınını mutlu etmeye gelince varını yoğunu ortaya koyacakmışsın gibi davranacaksın.

5. Romantik olacaksın cicim. Ben çiçek alamam, seni seviyorum diyemem formatındaki öküzleri direkt çayıra salıyoruz. Hiç kimse uğraşmaz bu saatten sonra. Kadının mutlaka seninle ilgili arkadaşlarına ballandıra ballandıra anlatabileceği, "ayyy biliyo musun bi keresinde şöyle yapmıştı" diyebileceği en az bir kaç sürprizin olacak. Yaratıcı olacaksın yani.


6. Her ortamda aşık olduğun hissedilecek. Geçen gün bir erkek arkadaşım, çektiği fotoğrafları gösteriyor. Kızarkadaşını çekmiş, kızı da tanıyorum. "Bu fotoğraf güzelmiş" dedim, bakın fotoğrafa iltifat ediyorum. "Eee malzeme güzel" dedi. Evet budur! tebrik ederim.

7. Beyaz slip giymeyeceksin. Çok net, çok basit bir kural. Giymeyin evladım onu artık, o nedir ya! Lan sen elalemin donuna mı bakıyorsun diye bir tepki gelmesin lütfen. Tesisatçı çatalı diye bir kavram var, hatırlatmak istiyorum. (Of böyle kaygıyla yazmak da ne kadar zormuş ya, baskı altında sanatımı icra edemiyorum resmen :))) ) Valla bakmıyorum sevgilim ya, görünüyo ya bazen hani öyle yani, o şekilde.. Bu kadar özelliğin içine beyaz donu yazdığım için kendimi de tebrik ediyorum, takıntı işte naparsın.

8. Köşe yastığı gibi oturmayacaksın. Hareketli, yeni şeyler denemeye, yeni yerlere gitmeye açık olacaksın. Kadının heyecanını söndürmeyeceksin. Hadi şunu yapalım dediğinde her seferinde hayır cevabı bir süre sonra bayar insanı.

9. İş dışında gerçekten iyi yaptığın bi şey olacak. Spor olur müzik olur, başka şey olur. Sosyal tarafınla da hayranlık uyandırmalısın mutlaka.

Çenemizle zavallı erkekleri tükettiğimizi, bazen anlaşılmaz olduğumuzu, çok fazla ilgi beklediğimizi falan da biliyorum. İsteklerimiz de bi türlü bitmiyo, biliyorum böyle bi insan yok ama napalım yani yazmayalım mı!

Yaşlı Teyze Telaşı

İnsan yaşlanınca mizacı da yaşlanmıyor ki aynı kalıyor. Yaşlı teyzeler aynı telaşta, amcalarım yine aynı sakinlikte ve yavaşlıkta.

Koltuğun ucunda bütün yolculuğunu tamamlayan teyzeler oluyor mesela. Durağı kaçırma korkusuyla, az sonra inecekmiş gibi oturarak gidiyor. Mutlaka da kaçırıyor durağı :)


"Yaşlı Teyze Telaşı" terimini pazar günü trende bulduk. Restoranda oturuyorduk (hızlı trenin restoranında sadece iki masa var, aklınızda bulunsun.) "Trenimiz 10dk sonra Eskişehir gara varacaktır" gibi bir anons yapıldı. Anaosu duyar duymaz kalktık, yaşlı teyze telaşını unutmuşuz tabi. Kadınlar Polatlı'da kapıya gidip beklemeye başlamışlar. Geçmek mümkün değil, çantalarımız kaldı orada, almak da lazım. Teyzenin biri "Nereye geçiyosunuz?" dedi, söylenerek. "Çantalarımız orada gitmemiz lazım" dedim. "Erkenden gitseydiniz ya" dedi. hahaha :) Ne kadar erkenden yaaa?? Yarım saaat mi mesela :) Daha trenin gara girmesine 5-10dk var. Kalabalığı yararak çantalarımıza ulaştık ve o andan itibaren "Yaşlı Teyze Telaşı" kavramı hayatımıza girmiş oldu :)

Bu arada yaşlılarla dalga geçmek için yazmadım bu yazıyı. Genç yaşta dede, anneanne, babaanne (hiç görmedim) ne varsa kaybettiğim için yaşlıları seviyorum. Teyzelerden çok dedeleri severim ama :)

5 Eylül 2009 Cumartesi

Fırat Tanış

Ben bu adamı ilk önce "Sır Çocukları" filminde izleyip çok beğenmiştim. Festival filmi sevenlere izlemelerini tavsiye ederim, çok güzel bir filmdi. Adam da muhteşem oynamıştı. Daha sonra dizilerde de gördüm bu adamı ama hep filmdeki rolüyle aklımdaydı.

Geçenlerde sözlükte sol frame'deki başlıklara bakarken adamın adını gördüm tıkladım, bir videonun linki vardı. Emre Altuğ'un söylediği "Yani" diye bir şarkı var, şarkı meğer bu adamın şarkısıymış. Emre Altuğ'dan pek hoşlanmadığım için şarkıyı hiç tam olarak dinlememişim sadece nakaratını biliyorum.

Videoyu izlediğim günden beri saplantılı bir şekilde adamı dinliyorum. Şarkının sözleri çok güzel, adamın sesi ve yorumu şahane. Gerçekten çok güzel bir ses rengi var. Yakışıklı bir adam olduğunu söyleyemiycem, kara kuru bi tip ama nasıl yetenekli, nasıl karizmatik bir adam bu ya! Bi şarkı bu kadar güzel söylenir mi! Videoyu izleyip bu şarkıdan etkilenmeyecek biri var mı acaba :)

Fırat Tanış- Yani

4 Eylül 2009 Cuma

Yollardayım yine

Bugün aklıma geldi. Bana Kamil Koç veya TCDD sponsor olsa ya! Ne güzel olur lan valla, önünde Kamil Koç yazan t-shirtle gezebilirim mesela. Jingle'ı falan varsa arkadaşlarımla konuşurken arada söylerim. Reklam reklamdır. Baya da geziyorum, ayaklı pano gibi ülkenin dört bir yanında reklamlarını yaparım.

Şu anda Kamil Koç'un 18:30 İstanbul- Ankara seferinden bildiriyorum. Molamızı verdik, yemeğimizi yedik. Yola devam. Bu otobüs rahat hat olduğundan internete girebiliyorum.

Sürekli olarak seferdeyim, otobüs, tren koltuğunda oturmaktan götüm düzleşti diyebilirim :) Haftaya İstanbul'dayım gibi görünüyor. Sonraki hafta yazlıktayım ama Ankara üzerinden gideceğim hahah :)

Otobüste sürekli olarak koltuğu yatırmakla uğraşan insanlara karşı çok enteresan duygular besliyorum. Önümde sevgi pıtırcığı iki insan var, Otobüse bindim destur bismillah, önümdeki adam koltuğu burnuma dayadı. Bi şey demedim ama dahaa deniyo yani yatacak mı diye. Yanındaki sevgi pıtırcığı partneri de yanımdaki kızcağızın dizlerine dayadı koltuğu. Hadi benden bi bok olmaz ama yanımdaki iri kıyım, koltuğu kadının kafasına geçirecek dedim. Bu arada rahat hatta iki koltuk yanyana bi de koridorun diğer tarafında koltuk var. Orada da bi çocuk oturuyor. Bunların çocuğu mu tanıdığı mı neyse artık. Molada çocuk benim adamın yanına geçti. Kadın koridorun diğer tarafında kaldı. Adam az önce kadının elini tuttu ya, koridorda el ele tutuştular bi süre. Bu çocuk eğer onlarınsa ve bu sevgi pıtırcığı durum devam ediyorsa yeminle kalkıcam "abi yatır koltuğu valla ben kalkıyorum, ablayı da al yatın uzanın" diycem.

Adam son bir hamleyle kucağıma yatmaya çalıştı sayın seyirciler! "Afedersiniz koltuğu biraz kaldırır mısınız burası çok dar da "dedim. Hala ne kadar kibarım bakar mısınız lütfen. Ama hayır deseydi gel sen buraya otur da kadının elini biraz ben tutayım diyecektim. Yelloz moduma geçecektim valla.

Ben yolda genelde okurum, çok yorgunsam uyurum. (koltukları kurrcalamam, orayla burayla oynamam, o bozuk bu bozuk kafama takmam.) Molaları çok sevmem ama otantik şeyler satılan dükkanları severim. Kardeşimle yemek için kurutulmuş çilek (evet burada da antin kuntin şeyler bulabiliyorum) aldım. Keş diye bi peynir var, çok sert. Kesmek çok zor, babamın anlattığına göre sobada kızartılıp yenirmiş. Çocukluk anılarında hep geçer bu peynir. Amcamla almıştık bi kere, kesmeyi beceremediğimiz için rendeleyerek salataya koyuyordu. Tuzlu böyle parmesanın yöreseli gibi bi şey :) Bayadır istiyordu, dinlenme tesisinden başka yerde görmedim. Az önce ona da bi kalıp keş aldım, rendelesin dursun artık.

Engelleme dürtüsü

Maaşlı çalışan bir köle olduğum için, bazı insanlar benim adıma kararlar verebiliyor. Girilecek siteleri belirliyorlar, bazılarını yasaklıyorlar. Nasıl bir zihniyet anlamak mümkün değil. "Bu insanlar eşşek kadar olmuş ama neyin zaman kaybettirdiğini, iş varken nelerin yapılmaması gerektiğini bilemez, anlayamaz" diye düşünüp bizim adımıza karar vererek site engellemek gerçekten çok enteresan.

Yaklaşık bir haftadır ekşi sözlüğe girilmiyor. Bloglara da girilmiyor. Evet burası bir işyeri, biliyorum, bilgi güvenliği de önemli. Bu konuda gerçekten zor durumda kaldığımız zamanlar da olmuş, hala oluyor. Ama yani sen sözlüğü kapatınca, müzik dinlenen siteleri engelleyince bu güvenliği nasıl sağlıyorsun?

Yolladığım bütün dosyaları, yazdığım bütün kelimeleri kontrol edemezsin ki? Ayrıca bütün bu siteler engellenirken gmail açık, ordan chat yapabiliyorum ben!! Bir istikrar da yok, bazı şirketlerin bilgi güvenliği ve internet politikaları var mesela. Kişisel mailine giremezsin, çoğu site engellidir. Sadece gazete siteleri açılır. Bir istikrar var, bizde o da yok. Şimdi girebiliyorum sözlüğe de bloglara da. Ne yapmak istiyorlar, bu nasıl bir mekanizma anlayamıyorum. Yeni bir firewall kurmuşlardı. Bu da nası bi programsa, tarihli olarak kuruyorlar herhalde. Bir hafta sözlüğe girilmesin sonra iki gün aç, sonra 8 gün girilmesin 4 gün aç. Böyle bi şey mi?

Sonuç olarak sokayım engelci zihniyete demek istiyorum.